"Evet yengecim ben. Bu arada ne bu güzellik? Mert beyimiz mi burada yoksa?" dedi Arda sırıtarak. Sorularına gülümseyip ne zaman geldiğini sormuştum kısık sesle.
"Az önce indim uçaktan ve minik bebeğime sürpriz yapmak istedim." dediğinde "Ben geçiyorum o halde." dedim göz kırparak ve kapıyı kapattım. Kızlar soran gözlerle baktığında yanlışlıkla zile bastıklarını söyledim. Ve ardından "Mert daha evden çıkmamış." diye ekledim sandalyeye otururken. Zil bir kez daha çalınca Defne'ye sıranın onda olduğunu söyleyip Asel'e göz kırptım. Asel durumu anlamazken Defne söylene söylene kapıyı açmaya gidince Asel bana dönüp ne olduğunu sordu. Tam cevaplamak üzereydim ki Defne'nin çığlığı ile yanına koşmak üzere ayaklandı.
"Arda geldi." dedim elinden tutup gitmesini engellerken. Gülümseyerek yerine oturacağı sırada bize kahve yapmasını söyledim. Söylenme sırası ondaydı.
Arda ve Defne sarmaş dolaş bir halde mutfağa girerken kapı tekrar çalmıştı. Kalbim hızlanırken gelen kişinin Mert olduğunu biliyordum. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.
Mert karşısında beni görünce önce gülümsemiş ardından tek kaşını kaldırıp üzerimdekileri incelemeye başlamıştı. Giydiklerime karşı çıkacağını az çok tahmin etmiştim ama yine de onunla inat etmeye hazırdım.
"Güzelim bu ne?" dedi uzun incelemelerin ardından. Aslında her ne kadar beğeni ile baksa da "Yavrum karakolda bitecek bir gece istemiyorum." dedi.
"Ben böyle çıkacağım." dedim kollarımı birbirine bağlayarak. Oflayıp elini saçlarından geçirince sırıtıp elinden tuttum ve içeri çektim onu. Kapıdan girer girmez belimden çekip beni kendine bastırdı. Sırtım onun göğsündeydi.
"Ne yapıyorsun? Kızlar içerde." Nefesi tenimi okşarken "Biliyorum." diye fısıldadı. İçerden gelen öksürük sesleriyle Mert'in ellerinin arasından çıkıp mutfağa gittim koşar adım.
"Selam baldızlar." dedi mutfağa girerken ardından Arda'yı görünce kaşlarını çatıp "Ve kayıp kuzenim." diye de ekledi.
Arda "Biricik kuzenim." diyip ayaklanırken Mert eliyle oturmasını söyleyip "Sakın!" dedi uyarıcı bir sesle. Biz bu hallerine kıkırdarken Asel kahveleri getirdi.
Keyifle içilen kahvelerin ardından Mert ayaklanıp "Hadi bize müsade." dedi ve elini bana doğru uzattı. Elim elini bulurken bende ardından ayağa kalktım. Evden çıkarken Mert'in gözleri hala üzerimdeydi.
"Yavrum üzerini değişti-" dediği esnada parmağımla sus işareti yapıp merdivenlere yöneldim. Belime dolanan bir kol beni havalandırırken kendimi asansöre doğru ilerlerken buldum.
"Mağara adamısın sen!" dedim öfkeyle. O ise bu bu halime gülüp "Senin olduktan sonra ne olduğumun bir önemi yok." dedi aşk dolu bir sesle. Kendimi onun kollarına bırakıp asansöre taşımasına izin verdim. Sanki hiç kollarında değilmişim gibiydi. Yürürken ya da beni taşırken nefes alışı bile değişmemişti.
Asansörün giriş katında açılmasıyla Mert'e hala yalvarıyordum. "Nolur nolur nolur." dedim şirin çıkmasını umduğum bir sesle. Mert ise tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Ne vardı yani arabasını kullanmama izin verse?
"Güzelim bu gece değil." dediğinde küçük çocuk gibi suratımı düşürüp kollarımı birbirine bağladım. Aslında ben bile bu halime içten içe gülerken Mert şaşkınca bana bakıyordu. Oflayıp anahtarı cebinden çıkardı ve bana doğru fırlattı. Havada kaptığım anahtarın sevinciyle Mert'in arabasını aradı gözlerim. Ama arabası görünmüyordu. Anahtar tuşuna bastığımda tam karşımda duran arabanın sesiyle Mert'e sırıtıp koşarak arabaya bindim. Mert başını iki yana sallayıp arabaya bindiğinde ben koltuğu ve aynayı ayarlıyordum. Zira Mert gibi uzun biri kullanırken koltuğun arka koltukla birleşmesi normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...