"Azra!" Annemin sesiyle açmıştım gözlerimi.
"Kızım sen işe geç kalmadın mı? " dedi kolundaki saati göstererek.
"Saat kaç ki? " dedim gözlerimi ovuştururken. Annemin saatin dokuz buçuk olduğunu söylemesiyle yataktan fırladım.
"Bu kez kesin kovuldum yaaa! Anne çantam nerde?" diyerek koşturuyordum odanın içinde. Annem hazırlanmama yardım ettikten sonra uyumaya geçmişti. Ben ise koşturarak evden çıktım ve kovulmamış olmak için dua ettim.
İş yerine vardığımda diğer çalışanların gözleri üzerimdeydi. Patronum babamın arkadaşıydı ve daha önce de yaşadığım bu tarz olaylarda babam sayesinde kovulmamıştım. Hemen masama geçip bilgisayarımı açtım. İşe koyulmak üzereydim ki asistan gelip yöneticinin beni odasında beklediğini söyledi.
"Bu yaptığın affedilir değil Azra! Dün yoktun ama hani nerde raporun? Yok!" dedi öfkeyle Ömer bey.
"Ömer bey lütfen kusura bakmayın, trafik kazası geçirdim ve rapor-" dediğim sırada sözümü kesti.
"Bahanelere ihtiyacım yok benim Azra. Çıkarken muhasebeye uğra." dedi ve eliyle git işareti yaptı.
"Ya ne demek kovdu? Şeref yoksunu adam! Cibiliyetsiz şaklaban!" Defne küfürlerini sıralarken ben kahvemden bir yudum alıp arkama yaslandım.
"Defne, yeter! Zaten belliydi böyle olacağı. Onu asistanı ile odada bastığımdan beri bahane arıyordu beni kovmak için." dedim ama asıl sorun yeni bir iş bulmanın aşırı zor olmasıydı.
"Ben ne yapacağım şimdi Defne yaa?"
"Ya kızım amma abarttın! Birlikte iş arar buluruz." Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım. Şimdi olmamalıydı. Asel'in dersane parası, evin bitmeyen kredisi ve yeni aldığımız arabanın borcu. Tamam hepimiz çalışıyorduk ama bunların yanı sıra ev masrafları,bizim ihtiyaçlarımız vs. derken ucu ucuna kapatıyorduk ayı.
"Sen merak etme hafta bitmeden iş bulmuş olacaksın, ben inanıyorum." dedi gülümseyerek. Başımı inanmaz bir biçimde sallayıp "Kalkalım mı?" diye sordum.
Defne ile ayrıldıktan sonra mutfağa geçip akşam yemeğini hazırladım. Mutfakta uğraşmak iyi gelmişti. Hemen ardından tatlı yapımına koyulmuştum. Sufleyi fırından çıkardıktan sonra kendime kahve yapıp oturmuştum. O sırada Asel gelmişti. Onunda kendine kahve yapmasıyla sohbet ederek kahvemizi içmiştik. Annemin gece evde olmayacağını bildiğimiz için babam gelmeden sofrayı hazırlamıştık. Yemek yedikten sonra Asel ders çalışmaya geçmiş, babamda yorgun olduğunu söyleyerek odasına çekilmişti. Bende mutfağı toparlayıp iş ilanlarına bakmak için telefonumu alıp balkona çıkmıştım.
Bulduğum yakın konumdaki birkaç işinde olmayacağını anlayınca oflayarak telefonu kapattım. Henüz babamın işten kovulduğumdan haberi yoktu. Ve benim bir an önce iş bulmam gerekliydi.
Hafif esen rüzgar ile olduğum yerde iyice yayılmıştım. Aklım yine Mert ile dolarken buna izin vermeyerek yerimden kalkıp uyumaya geçmiştim.
Sabah yüzüme dökülen su ile çığlık atarak uyanmıştım. Bunu yapabilecek tek kişi tabi ki Defne idi.
"Benim seni öldürmem için bu kadar çaba sarf etme Defne!" dedim elimle saçlarımı düzeltirken.
"Sonra öldürürsün ama hazırlanmamız gerekiyor yoksa geç kalacağız." dedi heyecanla.
"Nereye geç kalacağız ya? Hem sen neden bu kadar heyecanlısın acaba arkadaşım?"
"Gel önce hazırlanalım." diyerek beni aynanın önüne çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...