46

31 0 0
                                    

Mert'in öfkeyle yankılanan sesine Yasmin'in tiz ve bir o kadar da iğrenç sesi eklenmişti. Onlar hararetli konuşmalarına devam ederken elimde taşıdığım kahveler ağır gelmeye başlamıştı elime. Zaten heyecandan titreyen ellerim bu kez yaşadığım hayal kırıklığıyla kalbime saplanan acı yüzünden titriyordu.

Yasmin'in "Sarhoş olduğumuz geceyi unutmuş olamazsın." demesiyle kahveler elimden kayıp düşmüştü. Yaşadığım şoktan kurtulamıyordum. Buradan gitmek istesem de ayaklarım yere çivilenmiş gibiydi. Yerimden kıpırdayamıyordum. O sırada aralık olan kapı tamamen açılmış ve Mert ile göz göze gelmiştik. Ağzından kaçan küfrün ardından bana doğru adım atmıştı ki elimi kaldırıp onu durdurdum.

"Sakın bana yaklaşma!" Sesim öfkeden çok kırgınlık barındırıyordu. Paramparça olmuştum. Her bir hücrem ayrı acı içerisindeydi. Mert korkuyla bana birşeyler anlatıyordu fakat kelimeler anlamını yitirmişti. Nihayet bedenimi kontrol etmiş ve geriye doğru adım atmıştım. Kolumdan tutmuş onu dinlemem için bana yalvarıyordu resmen.

"Bırak beni! Dokunma bana bir daha. Sakın!" diyerek kolumu kurtardım ve arkada pis pis sırıtan Yasmin'i görmezden gelerek asansöre doğru koştum. Ve açık kapısından içeri attım kendimi. Gözyaşlarım deli gibi akarken ben donuk ve odaksız bir şekilde bakıyordum. Neden yaşıyordum ben bunları? Yeterince acı çekmemiş miydim? Senelerce yaşadıklarım yetmemiş miydi? Peki ya sonrasında? Defalarca ölümün pençesine düşmüştüm ve bunlar Mert'e yeterli gelmemiş miydi? Neden hala mutlu olmaya layık görülmüyordum?

Asansörün kapısının açılmasıyla hızla çıktım. Gözyaşlarımın izin verdiği kadarıyla koşuyordum. Mert'in sesi şirketi inletirken daha da hızlanıyor, buradan bir an önce gitmek istiyordum. Koşarken dönüp arkama baktığımda Mert hala arkamdan geliyor, durmam için yalvarıyordu. Gözlerimi ondan çekip şirketten çıkmak üzere daha hızlandım. O sırada sert bir şeye çarpıp dengemi kaybetmiştim. Yere düşerken birinin kolumdan tutmasıyla yere kapaklanmaktan son anda kurtulmuştum.

"Azra iyi misin?" dedi sesin sahibi. Bu Arda'ydı. İyi olduğumu söyleyip "Lütfen beni buradan götür. Yalvarırım sana." dedim. Arda elini cebine götürüp anahtarı çıkardı ve bana verdi.

"Hemen kapının önünde." dediğinde merdivenin son basamağından bana seslenen Mert'i umursamadan koşarak çıktım şirketten. Ve hiç durmadan Arda'nın arabasına binip çalıştırdım. Mert varmak üzereyken kapıları kilitleyip bir süre kendime gelmeyi bekledim. Aldığım her nefeste daha kötü olduğumu biliyordum ama Mert'in Yasmin ile birlikte olduğu gerçeği beni en dibe çekiyordu zaten.

"Azra bak konuşalım. Yalvarıyorum sana. Yemin ederim böyle bir şey yok. Yalan söylüyor." Mert konuşmaya devam ederken bir yandan da cama vurup kapıyı açmaya çalışıyordu. Derin bir nefes alıp camı biraz açtım.

"Ben yokum artık Mert. Sana Yasmin ile mutluluklar." diyip Mert'in itirazlarını duymak istemediğim için arabayı hızla uzaklaştırdım oradan. Yaklaşık on beş dakikanın ardından arabayı sağa çektim. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Şaka gibi ama daha düne kadar arkadaşımı teselli etmeye çalışırken bugün ondan bir farkım yoktu. Mert'in beni bulmasını istemiyordum. Ve gidecek hiçbir yerim yoktu. O sırada telefonumun sesi yankılandı arabada. Ekranda ismini gördüğüm anda henüz yeni durulmuş olan gözyaşlarım tekrar akmaya başlamıştı.

Telefonumu tamamen kapatıp tekrar yola koyuldum. Beni hiç kimsenin bulamayacağı bir tek yer vardı.

******MERT*****

Azra'nın dinlemeden basıp gitmesiyle öfkeden deliye dönmüştüm. O sırada arkadan gelen Arda'ya döndüm aynı öfkeyle.

"Ya oğlum mal mısın sen? Niye kıza anahtarı veriyorsun? Kimbilir nereye gitti?" diyip ardından da küfür etmiştim.

SADECE SENİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin