47

46 1 0
                                    

"Azra kahveni terasa mı getireyim?" Annemin sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrılıp "Evet anne." diye yanıtladım. Annem elinde kahveyle gelince yaş dolu gözlerimi telefonuma çevirdim anlamaması için.

"Kızım tatlı getirmemi ister misin? Defne'nin senin için yapıp getirdiği sufle duruyor hala." İşte buna hayır demezdim. Sufleyi duyunca resmen ağzım sulanmıştı. Hamilelik ne kadar ilginç bir şeydi. Hiç yemem dediğim şeyi canım çekiyor, bayıla bayıla yediğim şeyleri görmeye bile tahammül edemiyordum. Tatlıya ise bu aralar bayılıyordum resmen.

"Dur ben getireyim." diyip ayağa kalktım. Fakat ayaklanmamla başım dönmüştü. Masaya tutunurken annemde telaşla kolumdan tutup düşmemi engelledi. Anneminde yardımıyla oturup geriye yaslandım.

"Azra hastaneye gidelim kızım ya bu baş dönmeleri normal değil artık."

"Anne gerek yok iyiyim ben." Sufleyi getirmesini isteyip gülümsedim. Annem söylenerek içeri girerken gözüme elimdeki artık silinmeye yüz tutmuş kınam çarpmıştı. Gözlerim ateş gibi yanmaya başlamıştı yine.

Gözlerim kınada takılıkalırken Mert'i ne kadar özlediğimi fark ettim. Yoktu. Bir aydır ne görmüş, ne de sesini duymuştum. Zaten babamda olanlardan sonra onun adının bu evde geçmesini yasaklamıştı. Onu görmesem de Defne'den alıyordum haberlerini arada. Nermin teyze onu evden kovmuştu ve Mert o günden sonra evimizden yani evinden şirket dışında başka bir sebeple çıkmamıştı. Yasmin vardı bir de. Kaltak! Nermin teyzenin ardında dolanıp duruyordu.

Mert ile o gün son kez konuşmuştuk. Son kez görmüştüm yüzünü. Sonra ise sanki hiç tanışmıyormuşuz gibiydi herşey. Şimdilerde ise Defne'de dahil tüm ailem üzerime titriyordu. Fakat buna rağmen içimde oluşan boşluk dolmuyordu. Her ne kadar yüzünü bile görmek istemesem de ona deli gibi ihtiyacım vardı. Kokusuna ihtiyacım vardı. Sarılmaya. Gözlerine. Gülümsemesine.

"Daha iyi misin kızım?" Annemin sorusuyla düşüncelerimden arınıp gözlerimi kınadan ayırdım. Başımı sallayıp kahvemi yudumladım.

"Azra kahvaltı hazırlayayım yavrum sana?" Anneme gerek olmadığını söylediğimde yine söylenmeye başlamıştı. Annem bu konuda asla değişmeyecekti.

"Anne yeter lütfen." dedim dayanamayarak.

"Azra annecim bu şekilde sadece bebeğine zarar veriyorsun." Bunu kısık sesle söylemişti. Evet. Annem hamile olduğumu biliyordu ve durumu daha yeni yeni kabullenmişti. Bende zayıflamıştım bu bir ayda. Çökmüştüm. Ama annem hamile olduğumu öğrendiğinde benden daha beter olmuştu. Gözündeki ışık sönmüştü resmen. Ve hala ne yapacağımıza dair deli gibi çözümler arıyordu.

"Anne ben ne yapacağımı bilmiyorum. Babamın yüzüne nasıl bakacağım bilmiyorum. Yalvarırım bana bir yol göster." dedim ağlamaklı sesimle. Anneminde gözleri dolmuştu. Elini alnına götürüp ofladı.

"Teyzen! Teyzenin yanına git kızım. Başka bir yol gelmiyor aklıma. Babanın kalbine iner bunu öğrenirse."

Dediklerini düşünürken kapı çalmıştı. Annem kapıya bakmaya giderken ben ise babamın olası tepkisini düşünmüştüm. Babam konu biz olunca tüm gücünü yitiriyordu. Yıkılırdı bunu öğrenirse. Ve ben ne yapacağımı zerre bilmiyordum.

"Günaydın pepitom." diyerek neşeyle yanıma geldi Defne. Elinde birkaç poşet vardı ve heyecanlı bir hali vardı. Sorgulayan bakışlarım Defne'yi bulurken o kendini benim yanıma atıp kahvemden içti. Annemin gelmesini bekleyeceğini söyleyip suflemden de bir çatal aldı. Annem elinde kahveyle yanımıza gelince Defne'den artık söylemesini istedim.

"Ben Mert ile konuştum." dediğinde kalbim sıkışmıştı. Adını duymak bile beni yerle bir ediyordu. Annem aynı esnada "Adı batasıca." diyince Defne'ye "Def, gerek yok. Artık hiçbir şey umrumda değil." dedim. Defne ise bunu duymam gerektiğini söyleyip bana doğru döndü.

SADECE SENİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin