Mert'in karşı çıkmasına rağmen şirkete gitmeye karar vermiş ve bunu da uygulamaya koymuştum. Ama Mert buna sürekli karşı çıkıyordu. Bugünde böyle olmuştu. Son birkaç gündür beni özellikle asistanı gibi görüyor ve kendi departmanımın işleri ile ilgilenmeme izin vermiyordu.
"Ya Mert yeter. Ben senin odanda ne yapacağım tüm gün?" diye çıkıştım dayanamayarak. Mert ise bilgisayarına gömülmüş ay sonu hesabatlarını yapıyordu.
"Güzelim kal işte yanımda. Seni yanımda görmek istiyorum." dedi ama başını bile kaldırmamıştı. O sırada kapı çaldı ve içeri çalışanlardan biri girdi.
"Mert bey, Yusuf bey gelmiş sizinle görüşmek istiyor." Mert duydukları ile başını kaldırıp nerede olduğunu sordu. Hemen kapının önünde olduğunu öğrenince gözleri bana döndü.
"Toplantı odasına alın, ben birazdan geliyorum." dedi gözleri hala bendeyken. Anlaşılan toplantı esnasında benimde orada bulunmamı isteyen adam buydu.
"Bende geliyorum." dedim onunda ayaklanmasıyla. Oldukça sert bir ifade ile "Hayır, gelmiyorsun." dedi. Neden böyle sert davranıyordu ki?
"Geliyorum!"
"Gelmiyorsun!" diye inat etti. Ben konuşmak için ağzımı açmıştım ki "Gelmiyorsun dedim Azra!" dedi ve oradan çıktı. Bugün gergin miydi bana mı öyle geliyordu? Oflayarak kendimi tekrar aynı yere bıraktım. Kıskançlığın vakti miydi?
Mert'in gitmesiyle sıkılmış, telefonumla uğraşmaya başlamıştım. Daha fazla dayanamayacağımı anlayınca odadan çıkıp Selin'in yanına gitmeye karar verdim. Kapıyı açıp çıkmamla bir bedene çarpmış ve yere kapaklanmıştım.
"Çok özür dilerim Azra." Yabancı ses ile başımı kaldırıp baktığımda yüzü tanıdık gelen bir adam bana elini uzatmıştı. Nezaketen elini tuttum ve yardımcı olmasına izin verdim.
"Sorun değil. Bende özür dilerim." dedim dizlerimin ağrısını umursamadan. Ardından ona dönüp "Sen tanıyorsun da ben-" dediğim sırada "Yusuf ben." dedi. Doğru yaa! Görüştüğüm lojistik firmalarından birinin sahibiydi Yusuf Arslan.
"Senin Mert ile toplantıda olman gerekmiyor muydu?" diye sorduğumda toplantının erken bittiğini söyledi. Gülümseyip geçmek için müsaade isteyecektim ki karşıdan öfkeyle bakan kahverengi gözler ile donup kalmıştım. Sert ama bir o kadar da hızlı adımlarla yanımıza geldi ve elimden tuttuğu gibi beni Yusuf'tan uzaklaştırmıştı.
"Sana.Azra'dan.Uzak.Dur.Dedim." dedi her kelimesi bir öncekinden daha öfkeli çıkmıştı. Yusuf ise gülümseyerek bana baktı. Mert önüme geçip beni Yusuf'un görüş alanından çıkardı. Diğer eli ile boğazından tuttuğu gibi kapıya vurmuştu onu. Şirketteki herkes neler olduğuna bakarken güvenlik koşarak yanımıza geldi. Ama Mert keskin bir sesle yaklaşmamasını söyledi.
"Mert yapma bırak adamı." desem de beni duymuyor gibiydi. Yusuf ise sırıtıyor ve Mert'i daha da öfkelendirmek için elinden geleni yapıyordu.
"Yapma Karasay, iki kelime edince onu elinden almış olmuyorum ki sanırım bundan da deli gibi korkuyorsun."
"Bana bak lan şerefsiz. Yavşamaya çalıştığın kız benim nişanlım. Eğer bir daha adını ağzına alırsan geri kalan hayatında damardan beslenmek zorunda kalırsın." Söyledikleri benim bile kanımı dondurken Yusuf aptalca sırıtıyordu.
"Seni bırakmasından deli gibi korkuyorsun, değil mi? Elinden almamdan deli gibi korkuyorsun." dediğinde dayanamadım. Mert'in arkasından çıkıp Yusuf'a sert bir tokat attım. Yüzü yana savrulurken çenesini sıktığını gördüm.
"Sen kendini ne sanıyorsun? Bir daha sakın! Sakın kendine güvenip ben ikinizden birine mecburmuşum gibi, benden bir malmışım gibi bahsedersen seni Mert'e bırakmam! Anladın mı beni." dedim her kelimemi bastırarak söylemiştim. Ardından Mert'in beni şaşkınlıkla izlemesini umursamadan ellerimi Yusuf'un göğsüne yerleştirip sertçe ittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...