Yasemin’in özenle kitaplarını kutuya koyuşunu izliyor bir yandan da geçen günkü son olayı düşünüyordum. Eğer denizin yerinde olsaydım üvey kardeşimle tanışmak ister miydim emin değildim. Gerçi rahatça insanlarla kaynaşan biri olmuştum hep. Denizin aksine daha kolay alışabileceğim bir gerçekti. Neyse ki böyle bir derdim yoktu. Babamın annem hariç bir kadına beğeni dolu gözlerle baktığını bile görememiştim.
“Cüneyt’i neredeyse on senedir tanıyorum."İç çekerek son dünya klasiğini kutuya koydu. Yirmiden sonra saymayı bırakmıştım. Ev arkadaşı başka bir şehire taşınacağından o da kendine 1+1 ev aramaya başlamıştı. Sanırım buranın kirasını tek başına ödemeye durumu el vermiyordu.
“Ve on senedir sana aşık? “
Kutunun kapağını kapatıp elini beline koyarak yerden kalkıp odaya bir bakış attı. Kupasını kırdığım için benden manevi destek dışında bir şey istemediğini söylemişti. Şey ona güzel bir kupa alsam iyi olurdu.
“Olsaydı hissederdim. Olsa olsa birkaç aydır hisleri değişmiştir Hep babam yüzünden. Aklına soktu yoktan yere. Neymiş birbirimizi zaten tanıyormuşuz. Ne gerek varmış başkasını tanımaya. Bu onun benim için doğru erkek olduğu anlamına gelmez! “
Kafamı salladım. Hislerini anlıyordum. Annem de aynı babası gibiydi. Ona göre iyi bir eş, statüsü ve eğitimiyle bağlantılıydı. Tamam kuşum reşit olduğu andan itibaren pis işlere bulaşmış olabilir, sabıkası olduğundan neredeyse eminim ancak eskisi gibi değildi. Kalbinin güzelliğini ben gördüysem başkası da görebilirdi.
“Haklısın. Bunu babana söyledin mi peki?"
Annemden daha kötü olacağını düşünmüyorum. Kimse aylin çiçekle yarışamaz. Güzel yüzünün altında tam bir inatçı keçi yatıyordu.
Soruma cevap vermeden önce biraz düşünmüştü. Ne düşünüyorsa can sıkıcı olmalıydı.
“Söyledim ama çok geç artık. Cüneyt üzerimde hak iddia etmeye başladı bile. Katil olmadan işin içinden çıkarım umarım. Birde başıma öykünün ailevi sorunları çıktı. Hangi işe birden yetişeceğim? Taşınma işini saymıyorum bile. Yaklaşan sınavların da canı cehenneme. “
Dinlerken ben bile yorulmuştum. Kendimi işsiz hissetmekten alıkoyamamıştım. Anlatmadığı bir çok sorunu olduğuna emindim. Ağzımı açıp cevap verecektim ki mutfaktan kırılma sesi gelmişti. Yasemin sinirle oflayıp ayağını yere vurmuştu.
“Şey sanırım mutfağa gitsek iyi olacak. “
Kafasını salladı. Birbirine girmiş odasında yüzde ellisi kutuya konmuş bir kitaplığı vardı. Kuşum da gördüğüm birkaç kitap onda da mevcuttu. Aslında iyi arkadaş olup sıkıcı konulardan bahsedebilirlerdi. Şu öykü mevzusunu halledince onu da halledebilirdik. Nedense yasemine güveniyordum. Dünyada tek erkek ozan kalsa yüzüne bakmayacak bir havası vardı.
Odasından çıktığımızda yan odadan gelen şarkıyla olduğum yerde durdum. İçerideki her kimse Tarkan hayranı falan olmalıydı çünkü iki saat önce geldiğimde de bu şarkı çalıyordu.
Yasemin durduğumu görüp kapalı kapıya göz devirerek baktı. Kapıda ‘Uyandıranı Sonsuz Lanetim Bekliyor. ‘adlı bir yazı asılıydı. Ne yalan söyleyeyim ürpermiştim.
“Arkadaşım muhtemelen şarkı açıkken uyuya kaldı."
Şehir dışına taşınacaksa onun da hazırlanması gerekmez miydi? Omuz silktim. Bazen fazla merak beladan başka bir şey getirmezdi. Tekrar kırılma sesi geldiğinde mutfağa doğru adeta koşarak gitmişti.
Odadan homurdanma sesleri geldiğinde yerimde sıçrayıp yaseminin peşinden gitmiştim.Ozan denize en kötü bakışlarını atarak kırılmış kupanın parçalarını toplamaya çalışırken arkadaşım eline üflüyordu.
“En sevdiğim bardağımı mı kırdın ozan?"
Havayı koklayıp suratını buruşturmuştu. “Ve mutfağımda sigara içmişsin! “
Kuşum olduğu yerde doğruldu. Yaseminle birbirlerine öldürecek gibi bakıyorlardı. Denizin yanına geçip üflediği elini tutup yarasına baktım. Küçük bir çizikti sadece.
“Ben kırmadım deniz kırdı."
Yasemin ve ozan birleşmiş elimize sinirle bakmıştı. Kuşum sinirini açıkça belli edip sağ yanıma geçmiş ve ellerimizin birbirinden ayrılmasına sebep olmuştu.
“Ay öyle mi?"
Yasemin sert ifadesini saklamak için ayrı çaba göstermişti. Denize karşı yakınlığıma sınır getirsem iyi olacaktı. Ayrıca kuşum yaseminin ani değişimine homurdanmıştı.
“Biraz kestim sanırım. “
Elini ona doğru uzatınca yasemin gülümseyerek tutup incelemeye başlamıştı. Dirseğimi kuşumun boşluğuna geçirmiştim. Tek kaşını kaldırıp ne var dercesine bana bakmıştı. Bakışlarla dedikodu yapmak diye bir şey vardı. Kuşum beynini olmadık zamanda kapatmasaydı bizde bunu gerçekleştirebilirdik.
“Yara bandı olacaktı bekle."
Elini bırakıp etrafına bakındı. Kırılmış kupasının parçaları içini acıtmış gibiydi. Kuşum kollarını birbirine dolamış onları izlerken ben masanın yanına gitmiş sandalyeye oturmuştum. Sanasın onlar değil ben çalışmıştım. Öyle bir yorgunluk vardı.
“Burada adam kayırma var yalnız.”
Valla haklı bile olsa yaseminden iyi sözcük duyabileceğini zannetmiyordum. Deniz kocaman gülümsedi. Şerefsiz ona karşı gösterilen özel ilgiden zevk alıyordu. İnşallah kızla yanlışlıkla arkadaş olmazdı.
“Tabii ki olacak. Benim gibi bir mükemmelliğe bir şey olmasını yaseminciğim istemez ve yarın akşam partiye gidiyor muyuz? “
Bunu özellikle yasemine bakarak sormuştu. Yasemin önce cevap vermeyip bir süre düşürdükten sonra iç çekmişti. Pek hevesli durmuyordu. Kuşum göz devirip yanımdaki sandalyeye oturduğu gibi beni yanına çekmişti. Temas bağımlılığı deyince akla kuşum geliyordu.
“Gelirim herhalde."
Yasemin mutfaktan çıkıp bir süre sonra elinde el süpürgesiyle gelmiş kupanın parçalarını süpürmeye başlamıştı. Deniz tezgaha biraz daha yaslandı. Etrafta iki tane koli vardı ve birinde sadece kahve fincan setleri bulunuyordu.
“Herhalde ne kız? Cüneyt’le sıkıcı aile yemeği yemeyi tercih etmezsin diye düşünüyorum.”
Kıskançlık iki kardeş de farklı şekilde ortaya çıkıyordu. Kuşum adam döverken denizim sözleriyle gerçekleştirmeyi tercih ediyordu. Kuşuma ters ters baktım. Tabii ki korkmak yerine yanağıma bir öpücük kondurdu. Karizma falan yerlerdeydi.
“Benim işim on birden önce bitmez ama.”
Dudağımı büzmüştüm. Kuşum halime bıyık altı gülüp burnuma küçük bir öpücük bırakmıştı. O zaman ben de kitaplarımda ki sevgili mafya kocalarımla vakit geçirebilirdim. Gerçi içip dans etmeyeli uzun zaman olmuştu.
“Sabaha kadar sürer zaten şekerim."
O zaman sıkıntı yoktu. Bir kere de üçüncü teker ben olayım ne olmuş? Hem içimden bir ses elbisemin boyutunun kuşumu erken getireceğini söylüyordu. Yarına kadar da dergi için yazı yazabilirsem tadından yenmezdi.
“Ceylin gelmezse beni unut deniz. Tam bir sosyal kelebeksin. Kesin beni yalnız bırakırsın orada.”
Bir bakıma haklıydı da. Okulda hiç yalnız takıldığını görmedim. Bara gittiğimiz zaman ise çevresini hep bir insan kalabalığı sarıyordu. İnsanlar ona bayılıyordu. Bir sahnede denizi hayal etmek zor değildi. Akademik kariyer yerine ünlü bir şarkıcı olabilirdi. Tek sıkıntısı bunu ona verebilecek kimsenin olmayışıydı.
“Gelir ya. Gelirsin değil mi şekerim?"
Deniz hevesle bana bakarken ozan kabul et diye kulağıma fısıldamıştı. Yasemin cidden gitmek istiyor muydu? Göz ucuyla ona baktığımda denizin çocuksu tavrını hayranlıkla izlediğini fark ettim. Ozan da bu haline gülmüştü. Aptal arkadaşım hariç herkes durumun farkındaydı.
“Gelirim tabii ki.”
××××
Ozan beni eve bırakmak yerine evin biraz aşağısındaki büyük parkta yürümek istediğini söylemişti. Ne zamandır baş başa dışarıda takılmadığımızı göz önüne alınca bu gayet normal geliyordu. Yani çok sevgili beyinciğim kimsenin bizi terk etmeye kalktığı falan yok. Böyle düşününce koluna biraz daha asıldım. Üşüdüm sanıp kolunu omzuma götürmüştü.
“Sana hava durumuna göre giyinmeni söylemiştim yavrum.”
Hava isterse artı otuz derece olsun, ben yine de terk edilme ihtimalimi her düşündüğüm buz kesecektim. Keşke berna lanetini hiç bilmiyor olsaydım. O zaman daha rahat davranabilirdim.
“Moda her şeydir aşkım.”
Homurdandı. Yavaşça yürürken aynı zamanda etrafa bakınıyordum. Park hemen hemen doluydu. Yanımızdan küçük bir yavru kedi koşarak geçtiğinde irkilmiştim.
“Bu fikrini öykünün yanında söylemesen olur mu? Benim sweetlerimi giymekle kendine daha kadınsı şeyler almak arasında gidip geliyor son zamanlarda."
Beni örnek alamaz mıydı yani? Özensiz giyindiğimi sanmıyordum. Belki biraz açık giyiniyor olabilirdim. Çok azıcık.
“Öykü istediğini giymekte özgür olmalı.”
Ne giydiğine karışacaksa işleri daha kötü yapabilirdi. Sonuçta ikisinin de karakter olarak birbirine benzediğini kendi gözlerimle görmüştüm.
“Kendi tarzını birilerine özenerek bulmasını istemiyorum güzelim."
Öyküyü yaseminle birlikte alışverişe götürmemiz yok muydu? Aşırı eğlenceli olurdu bence. Kuşum yürümekten sıkılmış olacak ki büyük bir ağacın yanındaki banka bizi sürüklemişti. Temiz mi diye bakınıp banka oturduğumuzda kolunu omzuma atmıştı. Temas bağımlılığına kurban olduğum.
“Senden iyi kız babası olur aslında.”
İstemsiz söylemiştim. Öyküyle nasıl ilgilendiğini görmüştüm. Kardeşinin mutlu olması uğruna yapamayacağı şey yoktu. Böyle bir adam kızına iyi davranmaz mıydı? Benim düşüncemle kafasını çevirip bana doğru eğildi. Yüzündeki ifadeye anlam veremeyip konuşmaya devam ettim. “Ne? Bana neden öyle bakıyorsun? “
“Planlarım arasında baba olmak yok güzelim.”
Bunu kolay bir şekilde hiç duraksamadan söylemişti. Biliyorum canımın sıkılmaması gerekiyordu. Herkes çocuk sahibi olmak zorunda değildi. Omuzlarım hüzünle indi. Hüznümü belli etmemeye çalışmıştım.
“Böyle düşündüğünü bilmiyordum. “
Şakağıma dudağını bastırıp geri çekildi. İçim kıpır kıpır etmiş olsa da hüznüm pek dağılmamıştı. Ela gözleri durumdan rahatsız olup olmadığımı sorguluyor olmalıydı.
“Hem kariyer yapmak istemez misin? “
Kariyer ve ben.
Pekala evden yazılarımı yazabilirdim. Hatta antrenör de olabilirdim. Hayatım boyunca hareket halinde olmaya alışmıştım. En kötü aşçılık üzerine eğitim görüp babamla çalışırdım ki bu hayalim diğerlerinden daha yüksek sayılırdı. Yukarıda saydıklarımı yapmam çocuk sahibi olmama engel olmazdı. Her şeyden öte anne olmak istiyordum. Öyle bir iki tane de değil üstelik.
Etrafa küçük sarı bebeklerin dolandığını hayal etmek kolaydı. Sanırsam kuşum böyle hayaller kurmuyordu. Aman canım neden şaşırdıysam. Sırf beni seviyor diye hayallerini değiştiremezdi ya.
“Bak, iyi bir sevgili olmak üzerine çalışıyorum ki ileride de iyi bir eş olabileyim sana ama iş çocuğa geldiğinde durum bambaşka bir boyut kazanıyor güzelim.”
Allah’tan evlenmeye dair korkusu yoktu. Yoksa işimiz yaştı. Çocuk istemeyen adama da çocuk diye diretemezdim ki. Kaderim dokuz kedi ve bir adet kuş eşliğinde ilerleyecekti. Tamam bu hayal güzeldi. Moralimi bozmaya gerek yok. Kokusunu içime çektim. Taş gibi sevgilim var ne güzel. Mükemmel dnalarını çocuklarımıza aktarmak istemeyen sevgilim. Buruş buruş olduğumuzda sıkıntıdan birbirimizi yerdik.
Çocuk hayaline elveda mıydı? Moralim bozulmuştu işte. Çocukta yaparım kariyer de hatta Sofia önderliğinde bir sürü kediye de sahip olurdum işte. Çocuk istiyorum anla işte. Bari bir tane yapalım ya.
“Kısacası korkuyorsun. “
Saçımla oynuyordu. Elimi göğsüne koydum. Kalbinin atışlarını dinlemeye bayılıyordum. İnsan küçücük bebekten korkar mıydı? Partide kendime içecek sebep bulmuştum. Ayrıca korkuyorsa korunma gibi bir seçeneğimiz olduğunu belirtmem lazımdı. Sonra gelip ay bu çocuk nereden geldi demesin bana. Hamile kalsam aldırmaya kalkar mıydı? Dudağımı büzüp kafamı kaldırdım. Bakışlarımız kesişmişti. Burukça gülümsemişti. Sanırım inat etsen de nafile gülümsemesiydi bu.
“Bazı korkular aşılmamalı yavrum."
+++
Denizin heyecandan önümde sağa sola yürüyüşünü izliyordum. Kafelerden birine gelmiştik. Bugün büyük gündü. En azından deniz ve öykü için öyleydi. Öğle saatlerinde ozan beni arayıp ikisinin tanışması gerektiğini söylemişti. Bana göre hava hoştu. Tek isteğim denizin yine ortamdan kaçmamasıydı.
“Deniz başımı döndürdün otur artık.”
Kafasını sallayıp karşıma oturduğunda masa sallanmıştı. Kahvemi az kalsın döküyordu. Göz devirip arkama yaslanmıştım. Hava yağışlıydı ve yine moda her şeydir mantığıyla giyinmiştim. Daha akşam için hazırlanacaktım. Yasemin dersten hemen sonra elbisesini getirecekti. Birlikte hazırlanmayı önermiştim ona.
“Bu iyi bir fikir değil. “
“İyidir iyi.”
“Ya beni sevmezse? “
“Seni sevmeyen ölsün denizim.”
“Şu an övgülerin bile işe yaramıyor. Ben lavaboya gidip geleceğim.”
“Eğer kaçarsan-“
“Stres mideme bozdu.”
Elimi git dercesine sallamıştım. Kafasını sallayıp gürültülü bir şekilde yerinden kalkıp hızla lavabonun olduğu yere yürümeye başlamıştı. Telefonumu elime aldım. Kuşum beş dakikaya geleceklerini yazmıştı. Omuz silktim. Gözümü dört açsam iyi olacaktı. Deniz kaçarsa hiç iyi olmazdı. Keşke yasemin da burada olsaydı. Bu manyağı ancak o tutabilirdi.
Yaklaşık beş dakikanın ardından kafeye Kuşum ve öykü gelmişti. Baştan aşağı siyah giyinmişti ve saçlarını örmüştü. Yüzündeki gergin ifade gözümden kaçmamıştı. Kuşum dizlerimi titretmeye yemin etmiş olacak ki saçını yarım topuz yapmıştı. Gri kazak giydiğini görünce göz devirdim. Bir kere de renkli giyin be adam.
Beni görsün diye ayağa kalkmıştım. İlk fark eden öykü olmuştu. Koluna yavaşça dokunup kafasıyla benim olduğum yeri göstermişti. Üzerimde sarı bir kazak ve beyaz bir etek vardı. Günün en renklisi yine bendim harika. Donuk yüz ifadesi beni gördüğünde değişmişti. Güzel gülümsemesine karşılık vermemek olanaksızdı. İkimiz ne güzel bebekler yapabilirdik. Şu gözlere, saçlara bakın. Yine dün yaptığımız konuşma aklıma gelmişti. Lanet olsun böyle işe.
Ozan yanıma geldiğinde boş masaya kaşlarını çatarak bakıp bana sarılmıştı. Ben de kafasına kapüşonu çeken öyküye gülümsüyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/365978371-288-k696840.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşığın Peşinde
ChickLitKalpsiz canavar güzeller güzeli prensesin aşkına sahip olduğunu anladığında içinde ki amansız öfke dinmemişti. O, bu hikayenin kahramanı değildi çünkü. En başından beri yapması gereken şeyi yapacaktı, prensesin yıllarca herkesten koruyup muhafaza et...