***
Bir bakış, belli belirsiz sunulan bir gülümseme ya da herhangi bir an insanın hayatını tümden değiştirmeye yeterdi. Üstelik sadece hayatınla da kalmazdı. Herkesten özenle sakladığın acılarını dahi defalarca parçalara ayırırdı; daha acınası olana dek de durmazdı. Bıçak yarasından beter olurdu ve bilirdiniz ki hiçbir şey derinizi delip geçen bir bıçak kadar canınızı acıtamazdı.
İşte mafya temalı kitap okumak sana hiçbir şey kazandırmaz diyen anneme kocaman bir cevap, bal gibi de kazandırır. Hissettiğim acıyı ne güzel betimledim işte.
İçimde dönen acı silsilesini görmezden gelmeye çalışıyordum. Ozanın kederli bakan elaları durumuma yardımcı olmuyordu. Elinden tutup hiçbir yere gidemezsin diye ağlamak istiyordum. Eğer beş yaşında olsaydım kolaylıkla yapardım. Cidden büyümenin kazancı falan yoktu.
“Sadece bir gün olmayacağım çiçeğim. “
Yağmur, denizin karşısına oturmuş kendince flört ederken çok sevgili arkadaşım ustaca ondan kaçıyordu. Biz ise biraz ötede yaşlı bir ağacın yanındaydık. Hanımefendinin illa görüş açımızda olması gerekiyordu ve şuan mutsuz olmamın tek sebebi kendisiydi. Ne hikmetse babası Ankara’ya bir günlüğüne gelmişti ve kızını değil onun için tuttuğu korumasını yanında istediğini söylemişti. Anlaşılan yağmurun yediği haltları ayrıntılı olarak ötecekti kuşum.
“İnsan kızıyla görüşmek ister kuşum. Korumasıyla değil. “
Yanağımı sıktı gülümseyerek. Gülümsemesini istemiyordum. Aksine gitmeyeceğim deyip dizlerinin üzerine çökebilirdi. Sonuçta evlilik teklifinin olmazsa olmazlarındandı.
“Yirmi dört saat göz açıp kapayıncaya kadar geçecek söz veriyorum. “
Hayır dercesine kafamı sallamıştım. Annem olduğundan pek yalnızlık çekmeyecek olsam da ozanı istiyordum. Etrafımda olmasına alışmıştım. İki haftalığına şehir dışına gideceğinde ne yapacaktım acaba? Bir gün bile dayanamıyordum daha.
Kesinlikle lanet elemeden geçmem gerekiyordu. İstemesem bile önemli olan şeyler vardı. Hayallerimi biraz kenara atabilirdim. Sadece birazcık. Bu kendimden ödün vermem anlamına gelmezdi.
“Yarın koçla görüşmeye giderken yanımda olursun diye umut etmiştim.”
Rahatsız edici nefesini verdi usulca. Evet canını sıkmayı başarmıştım. Yağmura kısa bir bakış atıp ellerimizi birbirine kenetledi. Soğuk elleri iyi gelmemişti. Tutarken geri bırakacağınızı bilmeniz pek yardımcı olmuyordu çünkü.
“Fırsat yaratmaya çalışacağım. “
Dudağımı büzdüm. Eğer öyle dediyse kesin gelmeyecekti. Ama ben gelmesini istiyordum. Beni bir şeyi başarırken görmesi önemliydi. Nasıl yetenekli olduğumu görecekti ve ben boş işler müdürlüğünden istifa etmiş olacaktım.
“Söz ver. “
İnatsa inattı. Yüzümü asmış cevabını beklerken o burnumun ucunu sıkmıştı. Kafamı geri çekip ondan kurtulmuştum. Şirinlik yaparak muhabbetten kaçacak yegâne kişi ozan kuşum olmamalıydı.
“Deneyeceğim dedim ya yavrum. “
Surat ifadem hala aynıydı. Bu sefer dudaklarını yanağıma bastırıp geri çekilmişti. İrademi kırma yöntemine hayran kalmamak elimde değildi işte. Hala söz vermiş değildi ve söz verene kadar geri adım atmaya niyetli değildim.
“Ama bu söz yerine geçmez.”
Ayağımı yere vurdum. Umarım kimse bizi izlemiyordur. Hareketlere bak. Küçücük çocuk yapmazdı şunları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşığın Peşinde
ChickLitKalpsiz canavar güzeller güzeli prensesin aşkına sahip olduğunu anladığında içinde ki amansız öfke dinmemişti. O, bu hikayenin kahramanı değildi çünkü. En başından beri yapması gereken şeyi yapacaktı, prensesin yıllarca herkesten koruyup muhafaza et...