73-Drama Kraliçesi

4 1 0
                                    

Şu an tropik bir tatil bölgesinde içeceğimi mutlulukla yudumlayıp bir yandan taze kocamla sohbet etmem gerekirken oturmuş görümcemin ergenlik bunalımına çare arıyordum. Evet bunu ergenlik olarak algılıyordum ve haklıydım. Annesinin başka bir adamla arkadaş dahi olmasına böyle tepki verdiği sürece de ergen diyecektim.

Mutfaktan getirdiğim su dolu bardağı yanına oturup ona uzattım. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Dudağımı büzdüm. Ay bende ağlarım öyle yaparsa! Gel de ergen deyip geç şimdi.

“Su iç iyi gelir.”

Su dolu bardağı elimden alıp tek dikişte içti. Midem yavaştan bulanmaya başlamıştı. Umarım denizler buraya geliyorlardır yoksa öyküyle birlikte bende ağlayacaktım.

“Ağlayan birine su vermek saçmalık.”

Bardağı orta sehpaya koyup tekrar burnunu çekti. Su verdi diye zorbalanan tek insan bendim. Ona biraz yaklaşıp orta sehpadaki peçete kutusunu direkt almış ve kucağına koymuştum. Böyle yapınca daha çok ağladı. “Annen o adamla sadece arkadaş öykü.” Size rağmen ikinci baharını yaşamaya karar verirse beşi bir yerdeyi takmayan ne olsun.

“Annem Rus koca deyip durdu. Al işte duası kabul oldu.”

Ağlayarak burnunu sildiğinde yere düşen peçetelere bakmamaya çalıştım. Birde bulanan midem vardı hesapta. Bebeğim annecik biraz meşgul bunu daha sonraya bıraksak olmaz mı ha bir tanem? Gerçi babasına çektiyse biraz zor. Katır gibi inatçı olur kesin lolipopum.

“Öykü, baban daha boşanmadan birileriyle görüşmeye başlamışken hiç sesiniz çıkmıyordu. Şimdi kalkmış anneniz sırf bir adamla arkadaşlık ediyor diye oturup ağlıyorsun. Ne olur bunu yapma. O kadın senelerdir hep yalnızdı. Babanızı da en başında terk etmemesi yalnız kalmak istememesi yüzündendi.”

Yalnız kalkmaktan ölesiye korkan birini insanların arasına karışınca yargılayamazlardı. Öykü hışımla ayağa kalkmıştı. Bütün peçeteler yere dökülmüş, gözyaşını elinin tersiyle silmişti. “Senin için demesi kolay tabii. El bebek gül bebek büyümüşsün.”

Derin bir çektim. Çektiği acı yüzünden böyle sözler ediyordu. Gözlerimin dolmasının sebebini ona bağlamamaya çalıştım. Dudağımı ısırıp bir süre sessiz kalmıştım. Sessizliğim öfkesini daha çok artırmıştı.” Anneme de böyle sözler söyleyip duruyorsun değil mi! Onu da sizin çevreden biriyle evlendirdiğinde abimin de öyle böyle zengin olacağını düşünüyorsun değil mi? Sırtını döndüğün o şatafatlı hayata geri dönmek için annemi kullanıyorsun işte!”

Sözleri karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Cidden böyle mi düşünüyordu? Oradan bakınca para düşkünü bir kadına benziyor olmalıydım. Kendi alıştığım düzeni terk etmek istemeseydim annemin istediği bir adayla evlenirdim. Tabii ki öfkeden gözü dönmüşken öyküye bunu diyemezdim.

Tam anlamıyla saçmalamıştı.

“Gel otur şöyle öykü. İyice saçmalamaya başladın.”

Konuşurken sesim titremişti. Mide bulantım dayanılmaz bir hal aldığında hala ayakta dikilen çok sevgili görümcemi geride bırakıp hızla banyoya doğru koşmuştum. O sıra zil çalmıştı. Ozan henüz gelmezdi biliyordum. Zaten ihtiyacım olan o değil kayıp ikiliydi. Onlar da kırk yılda bir randevuya çıktılar. Hep mahvettik.

+++

Öykü, yaseminler geldiğinde sanki ağlamasına sebep olan kişi benmişim gibi ikisine can simidine sarılırmışçasına sarılmıştı. Ben ise dağılmış ortalığı gözyaşlarımı tutarak temizlemiştim. Yasemin sen bırak ben temizlerim dese de dinlemedim. Eğer bir şey yapmazsam kocamın biricik kız kardeşiyle kavga ederdim ve bunu yapmak istemiyordum. O, henüz on yedi yaşındaydı. Meseleye bu kadar duygusal bakması, yeni boşanmış annesine herkesten çok bağlı olması normaldi. Aslında mesele yaşıyla da ilgili değildi, karakteriyle ilgiliydi. Derin bir nefes alıp işlerimi bitirip koltuğun köşesine oturdum. Yasemin, mideme iyi gelen ilacı ve bir bardak suyu orta tezgaha koymuştu. Direkt yanıma gelip uzanarak ilacı bana vermişti. Verdiklerini içerken düşüncelerimi başka yönlere çekmeye çalışıyordum.

Aşığın PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin