31-Zehirli Düşünceler

18 1 0
                                    

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...

Ben senin en çok bana yansımanı sevdimBende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeniMertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdimBen seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

-Flashback-

Ozan Turaner,

“Ölmek istemiyorum ozan. “diye mırıldandı arkadaşı usulca. Yarı kapalı gözlerini kırpıştırıyor kafasını omzuna iyice gömüyordu. Leş gibi içki kokuyordu. Bu kokuya babasından aşinaydı. Tabii kendinden de

Ölümüne nefret ettiği adama seneler geçtikçe daha çok benzemesi kaderin aptal bir oyunu değil de neydi? Derin bir nefes aldı. Aynı arkadaşı gibi gözlerini kapattı birkaç saniye. Duyduğu sesler yüzünden kendi evine değil arkadaşına gelmişti. Geldiğinde  koltuk yerine yere oturmuş halde bulmuştu. Yediği haltı söylemesine gerek bile yoktu. Zaten her şey açıkça ortadaydı. Masası devrilmiş pencere ardına kadar açılmıştı. Bir kargaşanın hemen ardından gelmiş olmalıydı.

Ölmeyeceksin. Bu işte beraberiz. “

Hafta sonu planladıkları gibi asıl patronla görüşeceklerdi ya da ona yakın herhangi bir itle pek emin değildi. Emin olduğu iki şey vardı, biri kıçını kurtarmak zorunda olduğuydu. İkincisiyse eğer başarılı olursa parayı bulacağı. Zaten aksi takdirde öteki tarafı boylardı. Bazen değer mi diye düşünmeden edemiyordu. Hakkıyla yerin yedi kat dibinde debelenmek varken şeytanla anlaşma yapmasına lüzum var mıydı?

“Söz verebilir misin peki? Beni koruyacağına söz ver. “

İçini dağlayan acıyı görmezden gelmek için usulca kızdan ayrıldı. Anında homurdanmıştı. Etrafa göz ucuyla bakıp avcunu yere yaslayarak ayağa kalktı.

Selin onunla birlikte zar zor ayağa kalkmaya çalışmıs ancak geriye doğru sendelemişti. Elini beline götürdü düşmesin diye. Kahverengi gözlerini araladı. Muzip gülümsemesi dudaklarına ulaşmıştı çoktan.

“Söz bile veremeyecek kadar korkak olduğunu bilmiyordum. “

Söz vermekten nefret ederdi. Annesi, küçük kız kardeşi, arkadaşları defalarca kez aptalca sözler verdirip durmuşlardı. Söz vermek yeni bir yükümlülük demekti. Söz vermesi demek olaylar aksini gösterirse bir ömür boyu yükünü kalbinde taşımak demekti.

“Söz.”diye mırıldandı yine de. Hikayenin sonunda nereye savrulacaklarını bilmeden.

***

Aşığın PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin