32-Kan ve Karakter

23 1 0
                                    

Sıkıntıdan öldüğümü belli etmemeye çalışıyordum. Çocukluğumdan beri annem İtinayla arkadaşlarıyla olan buluşmalarına beni götürürdü. Beklentileri hep aynı yöndeydi, güzel ve bakımlı olmam, olabildiğince kibar davranmam yani tam anlamıyla örnek biri olmamı isterdi. Neyse ki gösterisi her zaman sevmiştim. Eh kibarlık konusunda bir prensesle yarışırdım. En azından Ozan'a kadar yarışabilirdim. Şimdi daha fazla kibar olmak üzerine çalışıyorum çünkü erkek arkadaşım tam bir baş belası.

Erkek arkadaşım.

Benim erkek arkadaşım.

Annemin görmeye bile tahammül edemediği erkek arkadaşım ve annemin liseden arkadaşıyla çok sevgili kızının her dakika bası gözlerini üzerine diktiği çok sevgili sevgilim.

Sevgili sevgilim ha? Telefonuma böyle mi kaydetseydim acaba? Yok canım. O benim kuşumdu.

"Keşke bize haber verseydin tatlım. Bilmediğin bir şehirde tek başına kalmak zor gelmiş olmalı."

Rana teyze gülümseyerek elimi sıkmıştı. Ozan onu ilk gördüğünde yürüyen kasa diye dalga geçmişti ve ben duymuştum maalesef. Bir bakıma da haklıydı da. Baştan aşağı marka giyinmişti. Kulağındaki küpelerin ne kadar ettiğini bilmek bile istemiyordum. Eh her sene de botoks ve çeşitli estetik operasyonlar yaptırdığını annemden duymuştum. Allah'tan annem onun gibi değildi.

"Tamamen annemin suçu Rana teyzeciğim. "

Şirince gülümsedim. Suçu anneme atmak çok tercih ettiğim seçenekler arasına girmiyordu. Eh beni buraya getirerek kendi kaşınmıştı.

"Neyse canım artık kim nerede biliyoruz öyle değil mi? Serenciğim, kızıma memnuniyetle arkadaşlık edersin değil mi? "

Ah denize küfür etmek istiyordum. Burada olmamın tek sebebi oydu. Birkaç saat önce arayıp işi çıktığını söylemişti. İşi yemeğe tercih ettiğine bakılırsa önemli olsa gerekti. Ozan'a kaçamak bir bakış attım. Çocuğu tehdit mi etti yoksa? Boş kalınca sıkıştırsam iyi olurdu.

Zaten annem telefonumu elimden kaptığı gibi yarın akşam da gelmezse alınacağını söylemişti. Kısacası denizin bizden kaçışı yoktu. O yemek her türlü yenecekti.

"Tabii ki Aylin teyze."

Seren benden iki yaş büyüktü. İç mimarlık okuyordu ve tahminlerime göre son sınıf öğrencisi olmalıydı. Stajından ve okulundan vakit ayırıp benimle ilgileneceğini sanmıyordum. Basbayağı kibarlıktan öyle konuşuyordu.

"Ah yeni arkadaşlar her zaman iyidir. "

Yerse.

İsteksizce sereni süzdüm. Tam yanımdaydı. Annem ozanı görmek istemiyordu sanırım o yüzden karşıma oturmayı tercih etmişti.
Ozanla aynı renkte gözlere sahipti. Sadece Kuşumun gözleri daha çekikti. Siyah saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu. Ne zayıf ne kiloluydu. Bana kalırsa yağmurun kumaşındandı. Nereden bildiğimi söylememe gerek yoktu sanırım.

Ozan anneme doğru hafifçe eğilip boğazını temizledi dikkatini çekmek için. Annem bir ilk yapıp göz devirmişti. Bu kadın beni ölse Ozan'a vermezdi ki.

"Benim telefona bakmam lazım aylin hanım. "

Umursamıyormuş gibi davranmak adına kahve fincanını elime aldım. Sade kahvemden bir yudum alırken bir yandan serenin gülümsemesine anlam yüklememeye çalışıyordum.

"Ah tabi gidebilirsin. Beş dakikadan uzun sürmezse sevinirim. "

Lafa bak. Sanki kendisi öğretmendi, Kuşum da öğrenci. Şu tavırlarına en yakın zamanda son vermesi gerekiyordu.

Aşığın PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin