Prens ve prenses sonsuza dek mutlu yaşarlar. Masal böylelikle bitmiş olur.
Ben daha küçük bir kız çocuğuyken annem yahut babam hikaye’nin sonuna gelmelerine rağmen uykuya dalamazdım. Masal kitabını sessizce yerine bırakışlarını izler, bana sevgi dolu sözcükler armağan etmelerine izin verirdim. Aynı zaman da ise içte içe hikaye bittikten sonra karakterlerin başına neler gelir diye merak eder dururdum. Cidden hikaye de dendiği gibi birbirine sonsuz bir aşkla bağlı çift, mutluluklarını kalıcı hale getirmişler miydi? Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Bunu hep merak etmiştim. Aileme sorduğum zamanlar, annem bazı şeyler bitmeli kızım demiş, babam ise yine romantikliğini konuşturup sonsuza dek mutlu olamasalar da en azından birlikteler demişti.
Önemli olan sadece birlikte mutlu olabilmek değildi. Mutsuzluğu da paylaşabilmekti. Eğer hayatımız bir masaldan ibaretse, aptal bir hikaye’nin baş rolüysem şayet ‘sonsuza dek mutlular.’ Sözünün bir sonraki kısmını okuyucudan habersiz yaşamaya başlamıştım bile. Belki hikayemin bittiğini düşünüp kitabın kapağını kapatıp bir köşeye koymuş olabilirlerdi.
Bilmedikleri nokta onların benimle olan yolculuğu bitmişti. Benimki daha yeni başlıyordu.
Yazımın son kısmını bitirip gözden geçirdikten hemen sonra editöre göndermiştim. Taktığım numarasız gözlüğü çıkarıp masanın üzerine koymuştum. Elim ağrıyan omzuma gitmişti direkt. Aylar önce annemin ricasıyla beni işten kovan derginin başından beri rekabet halinde olduğu diğer dergi tarafından iş teklifi almıştım. Her hafta bana ait bir köşe ayırabileceklerini söylediklerinde başta bunu yapıp yapamayacağımı bilememiştim. Yasemin ve ozan son gaz beni desteklemişler, deniz ise dünyanın en güzel şeyi para kazanmak zorunda kalmadan tembellik yapmak demişti. Kısacası, babadan zengin olmama üstü kapalı laf etmişti. Yaseminle takılmak arkadaşımın zorbalayıcı yönünü iyice sivriltmişti. Bir beş sene sonra sadece konuşarak karşısındakini ağlatırsa şaşırmazdım.
“Karımı geri istiyorum.”
Ozan işten aşağı yukarı bir saat önce gelmişti. Bugün midem o kadar bulanmıştı ki hiçbir kokuya tahammülüm yoktu. Kuşuma bir evlenelim sana ne sofralar yapacağım sözü yalan olmuştu. Yine de kıyamam bebeğim hiçbir şey demedi bana.
“Bende midemi geri istiyorum kuşum.” dedim hüzünle. Büyük balkonumuzda çalışmaktan keyif alıyordum. İstediğim birkaç bitkiye daha sahip olduğumda burasının havası bambaşka olacaktı.
“İşin bittiyse mutfağa gelsene benle güzelim.”
Havayı kokladım. Yemek yapsa kokusunu alırdım herhalde. Bir an, daha bugün temizlediğim mutfağımı darmadağın olmuş halde hayal edip endişeye kapıldım. Tamam yardım etmesi iyiydi hoştu da birde sonrası vardı işte. “Güzelim suratıma neden süt dökmüş kedi gibi bakıyorsun gelsene.” Dedi inatla. İç çekip elini tutup yanıma oturtmaya çalıştım. Sabırsızca mutfağın açık kapısına baktı. Balkon hem salona hem de mutfağa açılıyordu.
“Biraz oturalım kuşum. Aç değilim henüz.”
Söylediğim söze inanmayarak yanıma oturmuştu. Gözleri balkonun yeni bireyleri yani bitkilerimde dolanıp durdu. Balkon ve salon için sıcak tonlar tercih etmiştik. Balkonda bej rengi bir l koltuk ve hasır masa vardı. Bunlar aşırı hoşuma gitmişti. Gerçi hala eksikler vardı ama zamanla halledilirdi. Babamın kartlarını kuşum sağ olsun anneme verdiğimden eskisi gibi alışveriş yapamayacaktım.
O yüzden yaşasın çalışan ev kadınları!
“Bu kadar mide bulantısı normal mi güzelim? Doktora mı görünsek?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşığın Peşinde
Chick-LitKalpsiz canavar güzeller güzeli prensesin aşkına sahip olduğunu anladığında içinde ki amansız öfke dinmemişti. O, bu hikayenin kahramanı değildi çünkü. En başından beri yapması gereken şeyi yapacaktı, prensesin yıllarca herkesten koruyup muhafaza et...