51-Köprüden Önce Son Çıkış

8 1 0
                                    


Sevmeden zaman geçer miydi? Bir süre sonra çiçek bile ilgi görmeyince solabilirken biz insanlar hayatımızı sevgi hariç bir şeye kolayca adayamazdık. En azından ben öyle düşünüyordum.  Tabii ki yalnızlığına tutkun olan birçok insan vardır. Öylelerine hep bir yanım gıpta etmiştir. Sessizliği en iyi dostu olanlar bu dünyada huzuru çoktan bulmuştur.

Deniz, yasemin için kahvaltı hazırlamaya çalışırken bu düşünceler aklımı doldurup durmuştu.  Öğleden sonra doktor randevum vardı, ozan da gelecekti. Bir bakıma mutluydum. Öyleyse neden derin derin iç çekiyordum?  Ailemin sessizliği buna elbette katkı sağlıyordu. Babamlar hala yurt dışındalardı. Benden güzel haberi beklediklerine emindim. Elimi karnıma götürdüm. Yasemin halimi fark edip sargılı elini masaya koyup göz ucuyla masaya kahvaltılık getiren denize bakıyordu. Hala sakarlık yapmamasına şaşırmış olmalıydı.

“Sen iyi misin? “

Deniz tezgahtan kağıt peçete koparıp hapşurduğunda sözcükler boğazıma dizilmişti.

“Çok yaşa. “dedim  sandalyeye iyice yayılarak. Masaya patates kızartmasını da getirdiğinde bana istemediğim halde süt koyup, yasemine ise çay koymuş ve masanın baş köşesine oturmuştu.

“Sana hasta olacaksın demiştim.”

Çay içmeyi sevmediğini biliyordum. Çay kaşığını bardağın içinden alıp denizin önüne koydu. Malûm o elli tane küp şekeri bardağına koymadan içemiyordu.

“Hasta-hapşu-değilim ben. Alerji sâdece güzellik."

İstemesem de tabağıma birkaç kahvaltılık şey almıştım.  Deniz aldıklarımı az bulmuş olacak ki bir sürü şeyi izin dahi istemeden tabağıma koyup, yasemin için kopardığı ekmek parçasına bal ve tereyağı sürüp ona uzatmıştı. Normalde gülümsemesi bulaşıcı olurdu. Eğer ozan mesajıma cevap vermiş olsaydı şuan gülüyor olabilirdim. İşten izin alamayacak mıydı acaba? Aman canım. Yağmurun başına tehlikeli ne gelebilirdi ki. İki saat korumasız dursa ölmezdi. Şu kızdan bir kurtulamamıştım.  Kendi kendime pis bir şekilde güldüm. Bebeğim kesinlikle kurtulmama yardım edecekti. Hem o da babasının etrafında şıllık istemezdi. Oğlan olursa umarım bana düşkün olurdu. O zaman dünya kaç bucakmış görürdü. Hayatımda yakışıklı iki erkek. Aynı gözler, aynı saçlar. Kendinden emin gülüşler. Hayali güzeldi. Öyle güzeldi ki. Hamilelik hormonlarım tavan yapmaya başlamıştı bile.

“Hiç sanmıyorum. Sende uzak dur şundan ceylin.”

Hiç uğraşamazdım. Dolu tabağımı bitirebileceğimi  düşünmesem de bebeğim için yemeye  çalışıyordum. Bir yandan da  ikisinin atışmalarını izliyordum.

“İki dakika da beni vebalı ilan ettin güzelliğim. Al şunu da bakalım. “

Patates kızartmasına çatalı batırıp dudağına doğru götürmüştü. Arkadaşım göz devirerek uzattığını ağzına alıp yavaşça çiğnedi. Gördüğüm en yavaş yiyen insanlardan biriydi. Öyle böyle değil. Ona kadar kendim için yavaş yiyorum derdim.

“Kendim yiyebilirim denizim. Diğer elim sağlam. “

Öküzlükte umayı aratmıyordu. Sahi o neler yapıyordu acaba? Son gelişmelerden haberdar edememiştim. Konuşacağımız çok şey birikmişti. Olanları duyunca kesin şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı.

“Ne yani benim için dayak bile yemiş küçük kıskanç şirinemi  ellerimle besleyemez miyim? Yalnız itiraf etmeliyim ki popom hafiften kalkmadı değil.”

Yasemin’in  olayının kolay kolay unutulmayacağı bir  gerçekti.

“Hazırlıksız yakalandı. Bende gördüğüm halde kadına engel olamadım. Çok üzgünüm yasemin."

Aşığın PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin