Deniz Kaan Turaner
Birileri demiş öldü, söyleyin onlara kral geri döndü.
Aslında ilk kısmı o kadar doğru ki bunu kelimelerle anlatamam. Zaten bir süre konuşacak mecalim ve hevesim kaldığını sanmıyorum arkadaşlar. Oğulcan efendi onu süründürdüğüm günlerin acısını beni stüdyoya tabiri caizse bağlayarak ödetti.
Nakaratı çok uzattın deniz.
Yok bu sefer de duygusuz oldu.
Duygu istiyorsanız beni doyurun kardeşim. Sizin yüzünüzden normal insan düzeyinde beslenmek zorunda kaldım. Ne olurdu şarkıyı söylettirirken iki lokma ekmek verseniz. Yemin ederim o an o kadar açtım ki biri bana sofia’nın mamasını verse onu bile yerdim. -Kendi yiyeceklerim küçük hanımın maması kadar pahalı da değildi yani. -
Ayrıca biri daha kısa kesiyorsun derse oturur uzun hava söylerim.
Stüdyodan çıktığımda Oğulcan – kısacası yemek düşmanı.- oturduğu yerden kalktı. Diğer suratsız sesimi kaydetmenin verdiği mutluluğu yaşadığından yüzüme bile bakmıyordu. Halbuki onunla da çok romantik dakikalar yaşadık. – Yanlışlıkla üzerine düştüğüm için altlı üstlü bir görüntü verdik de. Aman canım ben mi dedim sessiz sessiz bana yaklaş diye?-
Ellerini birbirine çırptı. Heyecanını paylaşmak istiyordum ama karnımdan sesler gelirken bu mümkün olmuyordu. Evet açtım. Biri şuradan kuzu falan yakalayıp çevirme yapabilir mi? Umarım bu düşüncem yüzünden veganlar beni linçlemez. Valla etin tadı çok güzel. Siz nasıl isteyerek bundan vazgeçiyorsunuz anlamıyorum. Gelin iki döner yiyelim o zaman nasılsa bana hak vereceksiniz. Neyse en son kuzu demiştik.
“Deniz Kaan Bey beni duyuyor musunuz?”
Lan ben içimden mi konuşuyorum iki saattir? Mahcup bir şekilde gülümsedim. Gözlüklü insanlar hep bana daha zekiymiş gibi geliyordu. Oğulcanı tanıyınca bunun yalan olduğunu anladım. Yanında zeki hissettiğime göre onun iq 3 falan olmalıyd. Bu arada ıq nasıl yazılıyordur ki? Yasemine sorsam ve adama da artık cevap versem iyi olacaktı.
“Oğulcancığım adımı söylemeyi çok sevdiğini biliyorum ama sadece deniz dersen yeterli olur.”
Gözlüğünü düzeltip boğazını temizledi. İri yarı biri değildi. Otuzlu yaşlarının ortasında görünüyordu. Parmağında yüzükte vardı. İç çektim. Siktiğimin yüzüğü. Bir haftadır cebimden bir türlü çıkaramadığım sikik yüzük. Yemin ederim en sonunda yasemine vermekten vazgeçip kendi serçe parmağıma takacağım. Sonuçta daha önce kendi kendine evlenen insanlar da gördüm.
“Mesai saatlerindeyken sizinle teklifsiz ve isminizi kısaltarak konuşmam doğru olmaz.”
Adımı tam söylemeyince içeri mi atıyorlardı bunu bilmiyorum ki. “Düğünde pasta dilimini yedim diye yapıyorsun biliyorum oğulcancığım.”
O anı düşünmüş olacak ki gözlerinden belli belirsiz bir öfke geçmişti. Oğulcanı ozanların düğününe çağırmıştım öylesine. Taner beyi tanıyor olduğu ayrıntısını fark edip yanına siz ne ayaksınız diye gitmiş, soru sorarken pastasına dokunmadığını fark etmiştim. Yasemin üçüncü pasta diliminden sonra ‘Biraz daha yersen senin yerine ben kusacağım.’ deyip izin vermemişti. Üzgünüm bebeğim söz konusu yemekse çizgilerimi kesin olarak çizerim.
“Aramızda bir dilim pastanın lafı olmaz Deniz Kaan Bey. Buyurun ofisime geçelim.”
Şerefsiz gibi gülümsedim. O sıra stüdyodan çıkmış ve ofisine doğru yürüyorduk. Etrafımızdan geçen klasik giyimli kadın ve erkeklere de bakıyordum. Çok ciddi duruyorlardı. Biri gülse meydanda sallandırırlardı herhalde. Bir anda içim sıkıldı. Masa başı iş yapmaktan hep nefret ederdim.-Yapanlara da saygım var. Bütün gün bilgisayar başında oturup işleri halletmek bir yandan insanlarla uğraşmak emek isteyen zor bir iş. Ben sadece onlar kadar zeki ve sabırlı değilim.-Ozan gibi bütün gün birilerinin peşinde de gezemem ki. Sıkılırım bir kere. Neyse şarkı söyleyeceğiz artık. Umarım kimse benden orasına burasına imza atmamı istemez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşığın Peşinde
ChickLitKalpsiz canavar güzeller güzeli prensesin aşkına sahip olduğunu anladığında içinde ki amansız öfke dinmemişti. O, bu hikayenin kahramanı değildi çünkü. En başından beri yapması gereken şeyi yapacaktı, prensesin yıllarca herkesten koruyup muhafaza et...