Ozan Turaner,
Biliyordu.
Marketten annesiyse konuşmak için çıktığında aramasına hemen cevap vermediğinden içeri geri dönmüştü. Her reyonda sevgilisini aramış en alakasız yerde, en alakasız insanla görmüştü. Ne konuştuklarını bilmiyordu. Berna’nın gözlerindeki korku kendini belli eden cinstendi. Peki sevgilisi? Neden aynı ifade onda da vardı? Dahası söylemesini beklediği halde karşılaştıklarını söylememişti. İkisinin ortak bir noktası olduğunu sanmıyordu. Ceylin’e olan hisleri de gözünü kör edebilirdi emin değildi.
Annesinin oturduğu apartmanın önüne geldiklerinde tuttuğu nefesini verdi. Mevzuyu kurcalamaya niyeti yoktu. Bir şey olsaydı şimdiye kadar elli kere duymaz mıydı? Hem ceylin yalan söylemeyi beceremiyordu.
Binanın hemen çaprazında geçen sene büyük bir market açılmıştı. Yanında ise babasının sözde arkadaşının kafesi bulunuyordu. İlk iş oraya kısa bir bakıs attı. Babası yoktu. Gerçi annesine elli kez sormuştu buralarda mı diye.
“Annen ya beni sevmezse? Ya kendisi gibi Rus bir gelin istiyorsa?”
Annesi birkaç sene evvel arkadaşlarının kızlarıyla birkaç kez tanıştırmaya yeltenmişti. Tabii aldığı olumsuz yanıttan sonra “Kızların başını yakmaya lüzum yok. “deyip konuyu kapatmıştı. Hayır, isteği oğlunun yanında iyi bir kadın görmekti. Belki ceylini biraz saf bulabilirdi. Tek eksisi o olabilirdi. Zamanla kendisine benzettiğini hayal etti. İki inat kadın, aynı delici bakışlar. Ceylinin parlayan mavi gözlerine gülümseyerek bakıp saçlarını yavaşça okşadı. Anında gülümsemişti. Hayır sevgilisi melek gibiydi. Özünün değişeceğini sanmıyordu.
“Öyle bir ihtimal olsaydı seni çağırmazdı.”
Genelde yanında gördüğü kızlara burun kıvırarak bakar, evinden uzak tutması gerektiğini açık bir şekilde söylerdi. Hoş kendisi de ceyline kadar kimseyi evine getirmeyi düşünmemişti.
“Annen sana benziyor mu Kuşum? “
Düşündü. Belki biraz. Huy olarak bazen daha çok fena olabiliyordu. Boştaki elini cesaret vermek istercesine sıktı. Ardından derin bir nefes alıp lanet telefonunu sessizde bıraktı.
“Belki.”
Ceylin’in harika diye mırıldandığını duyabiliyordu. O da dışarıyı izlemeye başlamıştı. En iyisi artık evet gitmekti.
“Hadi gidelim güzelim.”
Sevgilisi kafasını salladığında arabadan çıkıp annesinin istediği şeyleri bagajdan almakla meşguldü. Ceylin çiçek almakta ısrar etmişti. Ne sevdiğini bilmediğinden çiçekçi de saçma bir kavgaya girişmişti.
“Keşke çikolata da alsaydım kuşum. Hazır gelmişken seni annenden isterdim.”
Bagajı kapatıp ceylinle birlikte eve doğru yürümeye başlamıştı. Daha önce biri gelip annenle kız arkadaşını tanıştıracaksın dese sadece gülerdi. Şimdiyse ne kadar olmaz dediği şey varsa başına geliyordu.
“Birileri evlenmek için pek hevesli.”
Ceylin yürümeyi bırakıp ona dönmüştü. Çiçek buketini sıkıca tutuyordu. Yine abartılı tepkilerden birini vereceğini ifadesinden anlamıştı. İki eli poşet dolu olmasaydı sakinleştirebilirdi.
“Yok canım şaka olsun diye ben.”
Göz devirme dürtüsünü bastırıp tekrar yürümeye başladı. Ceylin bir an arkada kalsa da sonradan ona yetişmişti.
“Takılıyorum güzelim sana."
++++
Annesiyle ceylin beklediğinden daha sıkı kaynaşmışlardı. Tabii sevgilisi üstü kapalı sorgulandığının farkına henüz varamamıştı. Süpheci bakışların yerini onaylayan bakışlar almıştı. Şimdiyse balkona geçmiş, kız kardeşinin neden hala eve gelmediğini sorguluyordu. Henüz giden ya da gelen yoktu. Saatine baktı. Tam dokuz da neredesin adlı aramalarını gerçekleştirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşığın Peşinde
Literatura FemininaKalpsiz canavar güzeller güzeli prensesin aşkına sahip olduğunu anladığında içinde ki amansız öfke dinmemişti. O, bu hikayenin kahramanı değildi çünkü. En başından beri yapması gereken şeyi yapacaktı, prensesin yıllarca herkesten koruyup muhafaza et...