Gözlerimi, ozandan alamıyordum. Tek eliyle tuttuğu ultrason görüntüsüne pür dikkat bakıyordu. O an kafasının içerisinde dönenleri duyar gibi olmuştum. Tüm tereddütleri, pişmanlıkları elalarına baktığınızda belli oluyordu. Benim, bebeğimin varlığını hissettiğim andan itibaren her saniye yaşadığım hisleri ilk kez onda görmek çok farklıydı. Annem ve babam da böyle hissetmişler miydi? Ailelerinin genişleyeceği fikri onları da korkutmuş muydu? Gözyaşlarım arasında gülümseyip ellerini tuttum. Kafasını kaldırıp bana dönmüştü. Randevudan sonra annemin kaldığı hastane odasının olduğu katta ki bekleme salonuna geçmiştik. Kendisi serum yemekle meşguldü.
"Benden iyi bir baba olur mu bilmiyorum bile."
Benle değil de kendisiyle konuşan bir hali vardı. Sesi fısıltıdan farksızdı. Derin bir iç çekip elimle göz yaşlarımı silmeye koyulduğum da ağladığımı yeni idrak etmişti. Akan gözyaşlarıma endişeyle bakıp ultrason görüntüsünü ceketinin cebine koyduğu gibi gözyaşlarımı hızla sildi.
"Siktiğimin çenesini tutamadım yine güzelim affet. Benden iyi bir baba olur mu derken ben..."
Cümlesini tamamlamasına izin vermeden dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuştum. Bekleme salonunda bizden başka kimse olmadığından rahattım. Elleri hala iki yanağımı çevreliyordu. Az önce ağlayan yüzümde şimdi gülücükler açınca muhtemelen aklı karışmıştı.
"Korkuyor olman senin kötü bir baba olacağın anlamına gelmez sevgilim. İnan bende her saniye korkuyorum. Nasıl doğuracağım, onunla yeterince ilgilenebilecek miyim, onunla iyi birer arkadaş olabilecek miyim gibi bir sürü soru işareti var aklımda ve inan bazen bunlar yüzünden uyuyamıyorum bile."
Baş parmağı yavaşça yanağımı okşuyordu. Hayranlık dolu ifadesinin sebebini sormak istesem de ses etmemiştim. Bazen sessizlikte çok şey anlatırdı insana. Hatta kelimelerden daha fazla anlam barındırırdı. Şimdi de o anlardan biri olduğunu düşünüyordum.
"Bunları bana hiç söylememiştin güzelim."
Kafamı sallayıp yüzümü ellerinden kurtarıp boştaki elini sıkıca tutup iç çektim. "Yeterince sorunun varken birde ben başını ağrıtmayayım dedim kuşum."
Bence bu hareketim fazla olgun olduğumu gösteriyordu. Bana çocuk ruhlusun diyenler utanır mıydı bilmem.
"Bir daha bunu duymayayım. Senden gelen hiçbir şey dert olmaz benim için güzelim."
Dudağımı büzdüm. İşte romantizm deyince kuşum! Böyle laflar edip erimeme sebep oluyordu. Sonra neden erkenden evleniyorsun. Bu adamla bir ömür geçirmeyip ne yapayım? Keşke annem de benim gördüklerimin birazını görebilseydi.
Kafamın içinde ozandan ayrı onunla aşk yaşamama kaç puandı peki?
"Ama böyle konuşursan ben bir düzine çocuk doğurmaya kalkarım kuşum haberin olsun."
Dudakları şaşkınlıkla aralandı. Korkusu da gözümden kaçmamıştı. "Biz önce doğacak bebeğimize ve taze anneanneye odaklanalım. Hemşire buraya geliyor."
Kafamı çevirdim. Hemşire gülümseyerek yanımıza gelmişti. Elimle saçlarımı geriye savurma ihtiyacı duymuştum. Ozanın gülümseyen yüzünün yerini donuk bir ifade almıştı. Kısacası insanlara ördüğü duvarını geri kaldırmış, bana sunduğu o pencereyi de sıkıca kapatmıştı. Duvarlarını yıkamıyorsam içeriye girmenin bir yolunu bulur ve orayı güzelleştirirdim. Yapmıştım da. Kendimle gurur duyuyordum. Tabii ki bu karşımıza çıkan her yaralı adamı düzeltmemiz gerektiği anlamına gelmezdi. Zaten iyileşmek istemeyeni de düzeltemezdik. Ayrıca hiçbir şey bizden değerli olmamalıydı. Sanırım anne adayı olmak bazı duygularımı olgunlaştırmıştı. Duygular olgunlaşır mıydı? Demek ki olgunlaşırmış. Belki de bende bir sorun vardı emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşığın Peşinde
Literatura FemininaKalpsiz canavar güzeller güzeli prensesin aşkına sahip olduğunu anladığında içinde ki amansız öfke dinmemişti. O, bu hikayenin kahramanı değildi çünkü. En başından beri yapması gereken şeyi yapacaktı, prensesin yıllarca herkesten koruyup muhafaza et...