64-Kurtulduk Mu?

8 1 0
                                    

Gözlerimi arkadaşlarım arasında dolaştırıp duruyor aynı zamanda yemeğimi yiyordum. Okuldan sonra kampüsün yakınlarında ki alışveriş merkezinde yemek yemeye karar vermiştik. Kuşum ustalarla takılmaktan daha çok keyif alıyor olmalı ki izin alıp yeni evimize onlara yardım etmeye gitmişti. Ona olan dayanılmaz özlemimi hamilelik hormonlarıma atmayı tercih ediyordum. Zira böyle giderse kendimi müstakbel kocama zincirlemek mecburiyetinde kalacağım.

“Seni o sınava çalıştıran bendim denizim! Benden daha yüksek almış olmanı hayatta kabul edemem.”

Evet günümüz ana konusu buydu. -Denizin üç gün önce yaseminin üzerine kusmuş olduğu gerçeğini hala hatırladıkça gülüyorum.-

Arkadaşım yemeğine çatalını batırıp büyük bir iştahla ağzına atmış ve gülümseyerek çiğnemeye başlamıştı.  Girdikleri sınavlardan birkaçı açıklanmıştı bugün. Yasemin aldığı bir nottan memnun, öbüründen ise denizden düşük aldığını bir türlü kabul edemiyordu. Kendi sınavlarımdan bahsetmek dahi istemiyorum. Öğrencilik hayatımın en berbat dönemini gerçekleştiriyorum. Ey aşk çok üzücüsün.

“E boynuz kulağı geçiyor bir şekilde yaseminim.”

Dudağını , arkadaşımın yanağına bağırdığında çatal ve bıçağı bırakıp  geriye doğru yaslanmıştım. İkisinin tatlı hallerine çoğu zaman hayran olsam da bugün o günlerden biri değildi. İsteme törenimi bu hafta sonuydu. Giyeceğim elbiseden daha büyük sorunum olduğunu hissediyordum. Bir yanım hemen evlenip kurtulmak istiyordu. Öbür yanım ise her şeyin en iyi şekilde olmasını ve ileride bebeğimize anlatabileceğimiz bir sürü anı biriktirmemizin daha doğru olacağını söylüyordu.

“Şekerim bugün pek güler yüzlü değil mi yaseminim? “

Yasemin doymuş olacak ki benim gibi masadan uzaklaşmadan hemen önce dudağının kenarını ve elini silmişti. Gözleri gözlerimi bulduğunda değerlendirici bir bakış atmayı ihmal etmemişti.

“Bende evlenmek üzere olsam gergin olurdum açıkçası ve bugün telefonunun yedinci çalışı. Bilmem gereken bir şey var mı?”

Cidden öyleydi. Kampüsten beridir telefonu çalıp duruyordu. Aslında telefonunun o kadar çalıyor oluşu değil denizin tavrı dikkatimi çekmişti. Her seferinde aynı şuan olduğu gibi yasemine korkarak bakıyordu. Bir işler çevirdiğini anlamak için zeki olmanıza gerek yoktu. Beden dili onu ele veriyordu. -Bebek gelişimi kitaplarının yanında bir de beden diline dair bir kitap okumaya başlamıştım. Neredeyse bütün sayfalarda önemli kısımların altı çiziliydi. Yasemin’in kitaplığı her şekilde işe yarıyordu. Temiz olan tek tür romantik olanlardı.-

Deniz telefonu sessize alıp ters çevirmiş, Yasemin’in yarısı yenmiş yemeğini önüne çekip bir şey demeden yemeye başlamıştı. Çok şüpheli davranıyorsun be denizim.

Arkadaşım omzuna hafifçe vurup çatalını elimden çekip almıştı. “Yasemin’im kalbimi çaldığın yetmedi birde yemeğimi çalmaya başladın.”

Yani şu iltifata düşmemek elde değildi. Özellikle otuz iki diş sırıtmasından etkilenmeyecek insan tanımıyordum. Arkadaşım çatalını tabağa geri bırakıp gülümsemesini bastırmak adına dudağını ısırmıştı. “Normalde telefonun bu kadar çalmıyor denizim.”

Telefonunun ışığı tekrardan çaldığında gülümsememi bastırmak zorunda kalmıştım.” Yasemin’im önemli biri değil pek. Yani önemli de çok değil.”

“Sen kim olduğunu söyle de önce. Önemli mi değil mi kız karar versin. ”dedim dayanamayarak. Aslında araya girmeye pek niyetim yoktu da deniz kimin aradığını söylemektense kendini alışveriş merkezinin çatısından atmak isteyen bir hali vardı.

Aşığın PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin