Ozan Turaner,Yolculuk boyunca, Ceylin’in huzursuzca yerinde kıpırdanmasını izleyip durmuştu. Aslında kendisi de aynı onun gibiydi. Tek farkı hissettiği şey huzursuzluktan ziyade korkuydu. Yanlış anlaşılmasın, ailesinden korktuğu yoktu. O kendinden korkuyordu. Vereceği tepkileri hiçbir zaman kestirememişti. Şimdi bunu nasıl başaracaktı bilmiyordu.
Deniz, yolcu koltuklarının arasından kafasını uzatıp ikisine sırasıyla bakmıştı. Ardından kocaman gülümsemesiyle aklında her ne varsa onu içinde tutmamaya yemin etmiş olacak ki “Yoldan çiçekle çikolata alsaydık bari. “demişti.
Ceylin, dışarıyı izlemeyi kesip bu cümlenin verdiği şokla denizin omzuna yavaşça vurmuştu. Mavi gözlerinde ki telaş sanki azmış gibi daha çok artmışa benziyordu.
“Zevzeklik yapma deniz.”
Ceylin desteklercesine kafasını sallamıştı. Birilerinin tarafını tuttuğunu göreli uzun zaman olmuştu. Kendini affettirme yolunda birkaç adım attığını gösteriyor olmalıydı.
“Evet. Daha evlenme teklifi bile almadım.“
Kardeşi bu tepkiye uyuz olduğunu belli edercesine oflayıp yerine geri gitmişti. O sıra otoparkta misafirlere ait kısma arabayı park etmiş ancak yerinden kalkmamıştı. Elini şakağına götürdü. Belki bir sigara...Hayır içki içerse rahatlayabilirdi.
Ceylin bu düşünceleri fark etmiş gibi kafasını çevirip gözlerini üzerine dikmişti. Anlaşılan kafasının içinde de rahat yoktu. Gözlerini kapatıp kendine birkaç saniye verdi. Tabii deniz arkasında oturmuşken pek mümkün değildi.
“Siz bu yavaşlıkla yeğenim evlilik çağına geldiğinde anca evlenirsiniz.”
Herkes, düşündükçe uykularını kaçıran düğünü bekliyordu. Özellikle ceylin. Ne kadar seni affetmiyorum dese de gözleri onu ele veriyordu. Affetmeyecek bir kadının gözlerine sahip değildi. Sadece kırgın ve biraz zaman isteyen gözlerle bakıyordu. Dünden sonra bu kararsızlığa evrilmiş olmalıydı.
“Sen kendi derdine yan. Benim en azından şansım var. “
Yaseminin babasının ne yaman bir adam olduğunu birkaç kere duymuştu. Kardeşinin işi vardı. Gözünü korkutmamak adına hiçbir şey dememişti. Hem ilişkileri babalarının hatalarının gölgesi altında devam etmiyordu ki. Sadece Kadir Kara, Taner beyden daha zorlayıcı olacaktı.
“Biz sizin gibi hız yapmıyoruz sarı şekerim. Her şeyin bir sırası var.”
Şu sikik sıraya kendileri de uysalardı keşke de yapacak bir şey yoktu. Akılsız başın cezasını birazdan ceylinin babasından yumruğu yerken çekecekti. Oğlunun eli pek ağır değildi. Hatta ona karşılık da vermişti. Puşt aynı deniz gibi konuşarak deli etmişti çünkü.
Ama ceylini verecek olan kişi Taner beydi. Mecbur alttan alacaktı.
“Ne ima ediyorsun deniz? Biz çok mu acele ettik? “
Ceylinin isyanına, yavaş değildik deme isteğini elini saçlarının arasından geçirirken yok etmeye çalışmıştı. Ceylin, boynundan çıkarmadığı madalyonuna dokunduğunda uzanıp elini elinin üzerine koyup sıktı. Beklediği gibi gülümseyerek tepki vermemişti.
“Kız sen buraya Eylül’de geldin. Yarın ocak ayına giriş yapacağız ve hamilesin. Sence yaseminle ben mi hız yaptık anasını satayım.”
“Öf deniz! Bir kere diline düştük ya. Seni susturabilene aşk olsun.”
İkisinin atışmasını daha fazla dinleyemeyecekti. Arabadan hızla çıkıp soğuk havanın yüzüne vurmasına izin verdi. Ardından kardeşiyle ceylin de çıkmıştı. İkisi birbirine atlamaya hazır iki kedi gibiydiler. Son zamanlarda kavga etmeyi birbirlerine adet edinmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşığın Peşinde
Literatura FemininaKalpsiz canavar güzeller güzeli prensesin aşkına sahip olduğunu anladığında içinde ki amansız öfke dinmemişti. O, bu hikayenin kahramanı değildi çünkü. En başından beri yapması gereken şeyi yapacaktı, prensesin yıllarca herkesten koruyup muhafaza et...