55- İki Yüzlü, Başka Bir Evrende

15 1 0
                                    

Dış görünüşe aldanmamak gerek kalıbının yıkılışına böyle bir günde şahit olacağımı bilmek biraz tuhaf gidiyordu. Aslına bakarsak, kedi olsam beni sever misin dediğim ve eski sevgilim olduğunu kabul etmeyen kuşumun  iki metrelik herifi sırf kardeşine yumruk atmaya kalktı diye aniden elimi bırakıp devirmesini şok içerisinde izlemiştim.  Tabii bu raddeye nasıl geldiğimizi anlatmam daha doğru olur.

Deniz, yaseminin peşinde adeta  bir kedi gibi salona girdiğinde ozan elindeki pembe orkideyi, diğer mavi orkidenin yanına koymuştu. Arkadaşım diğer çiçeği homurdanarak izlemişti. Bana göre oldukça pozitif biri olan Alparslan  tekli koltuğa kurulmuştu. Koltuğa değil sanki tahta oturmuş bir kraldı. Öyle ihtişamlıydı adam. Yiğidi öldür hakkını yeme.
 
Yasemin, denizin dibine oturduğunda pür dikkat Alparslan’a odaklanmıştık. Özellikle yanıma oturan kuş bozuntusu.

“Geçmiş olsuna geldiniz herhâlde gençler? “dedi Alparslan gülerken. İçimden bir ses samimiyet başlığı altında iki arkadaşımı da,sorguya çekecek diyordu.

“Biraz öyle oldu.”

Deniz bugün eril olmaya ant içmiş olmalıydı. Kolunu yaseminin omzuna atmış öylece sorulara yanıt veriyordu. Gariban yasemin ise oyuncak eşeğini sırıtarak kucağında tutuyordu. İçten içe ona isim aradığında eminim ama kanıtlayamam.

“Adın neydi dostum senin? “

“Deniz.”

Kaan ismini ne zamanlar kullanıyordu acaba? Bence iki ismi de aşırı güzeldi. Denizi annesi mi koymuştu da kullanıyordu? Ondan bahsettiğini hiç duymamıştım. Annesi nasıl biriydi? Nasıl bir anne oğlunu sırf üvey kardeşiyle konuşuyor diye evlatlıktan reddederdi? İşte bunu aklım almıyordu.  Denizin çoğu zaman açık bir kitap gibi okunduğunu düşünürdüm ta ki şu ana kadar. Bana kalırsa kapalı kutudan halliceydi. Sadece belli etmiyordu. Yüzüne baktığında onu tanıdığınızı düşünüyordunuz, bu bir çeşit manipülasyon olmalıydı. İnsanların gereksiz sorularından kaçmak adına kuzu postuna giren bir kurt olabilirdi. Tabii benim kuruntum da olabilirdi.

Ben düşüncelerime odaklanmışken Alparslan Ozan’a da ilgiyle mesleğini vs. sormuş ve  tanıdığını belli eden bir gülümsemeyle bana dönmüştü. O an Ozan elini elimin üzerine koymuştu. Alparslan bunu fark edip alayla gülümsedi.

“Seni birkaç kere görmüştüm apartmandan çıkarken. Yaseminin ev arkadaşı olduğunu az çok tahmin edebildim. “demişti gülümsemesini bozmadan. Ben onu görsem de dikkat etmemiş olmalıydım. Ozan sağ olsun geldiğim ilk zamanlar  adeta yürüyen ölüydüm.

“Şey ben sizi ilk defa görüyorum.”

“Etrafına dikkat etmediğini fark ettim zaten sorun değil. “Ozan’a dönüp elini umursamazca salladı. “Erkek arkadaşının aksine.”

“Ben onunla sev-“

Ozan söyleyeceklerim engel olmak istermişçesine öksürmüştü. “Dikkatsiz değil sadece bir yerlere sürekli geç kaldığı için aceleci davranıyor.”

Ne? Her yere geç kalıyor mu demişti az önce? O önce kendisine baksın be! Ben dünyanın en dakik insanıydım. Elimle birbirlerine gözleriyle kur yapan arkadaşlarıma döndüm. “Ben ne zaman geç kalmışım söyleyin bakayım.”

İkisi başta dediğimi anlamamıştı. Alparslan uyarırcasına boğazını temizleyip kazağının kolunu yukarı çekti. Esmer teni ortaya çıktı haliyle. Ozan olmasa sarışın erkekler bakın işinize kardeşim diyebilirdim.

“Kardeşim oturacak bayağı yer var sanki ne dersin?”

Yapışık ikizler gibi oturmalarına uyuz olmuş olmalıydı. Bir bu eksikti. Aman ne harika.

Aşığın PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin