Hamuru yoğururken cebinden çıkardığı sigarasını yakıp içmeye başladı. Karısının doğumunu bekleyen bir adam gibi telaşlıydı. Kıvama gelen hamuru toplayıp tezgahın üzerine aldığımda iki parmağı arasında tuttuğu sigarayı bana uzattı. Az önce iki dudağı arasında olan sigara benim dudaklarımla buluştu. Tüm hücrelerime doldurduğum bu zehirli duman, benim hayatımda içtiğim tüm sigaralara bedel oldu. Sigarayı dudaklarımdan çektiğinde "Ellerini yıka ve gel," dedim. Sigarayı söndürüp ellerini yıkadığında hamuru açmayı bitirmiştim. Çekmeceden çıkardığım kurabiye kalıplarını tezgaha bıraktım.
Çam ağacı şeklindeki kalıbı alıp ilk kurabiyeyi yaptı. Yüzünde zafer gülümsemesi ile bana döndüğünde "Gördüğüm en güzel ağaç," diye mırıldandı. Onun bu mutluluğu beni de gülümsetti. "Gördüğüm en güzel adam," dedim.
Kalp şeklindeki kalıbı alıp hamura bastırdığımda "Gördüğüm en güzel kalp," dedi.
Gülümseyerek ona döndüm. "Sen bir de benim kalbimi gör."
Eline aldığı yıldız kalıbını hamura bastırıp geri çektiğinde "Bak bu da en güzel ağacın üzerine yakışacak olan en güzel yıldız," dedi. Benden daha çok bu sefer kendi kendine konuşur gibiydi. Gülümseyerek yaptıklarımızı tepsiye dizdim. Onun ağaç kurabiyesinin tepesine yaptığı yıldızı koyarken. "Benim gökyüzümdeki en güzel yıldız, sensin. Ve o yıldızın bir gün kayıp gitmesinden çok korkuyorum," diye fısıldadım. Gözlerine bakamadım. Umutsuzluğuma umutsuzluk katsın istemedim. Ne göreceğimi bilemeden, ne göreceğimin bilinciyle tepsiyi alarak ondan uzaklaştım. Tepsiyi fırına yerleştirip döndüğümde kalçasını tezgaha yaslamış, kollarını göğsünde birleştirmiş beni izliyordu. "Gördüğüm en güzel kadın," dedi. "Ve o kadın, her bir zerresi seninle dolu olduğu için bu kadar güzel," diyerek ona yaklaştım. Kollarımı beline sarıp başımı göğsüne bıraktım. Kulağımı kalbinin üzerine getirerek "Duyduğum en güzel ritim," diye kendi kendime mırıldandım.
İkimize birer kahve yapmak için su ısıtıcısını çalıştırdım. Kahve bardaklarını çıkarmak için dolabı açtığımda kırmızı bir paket ile göz göze geldim. Paketi alıp açtığımda içinden çıkan kırmızı bir fincan oldu. Üzerinde tonton bir noel baba baskısı vardı. Yüzündeki mutlu gülümseme beni de gülümsetti. Bir kahveyi ona döküp üzerine sıcak suyu döktüğümde noel babanın yanındaki beyaz kar tanecikleri belirdi ve hareket etmeye başladılar. Kahveyi karıştırıp salona geçtiğimde "Noel baba çok mutlu olsa gerek. Bu göbeğin başka bir açıklaması olamaz," dediğimde kısık bir kahkaha attı. Gülüşü yeteri kadar can yakmıyormuş gibi bir de kahkahasıyla beni tutsak ediyordu. Tam o sırada koltuğun köşesine koyduğu büyük noel baba ile karşılaştım. Kahveyi sehpaya bırakırken bu sefer kahkaha atan ben oldum. "Adam evimize gelmiş neden söylemiyorsun? Adamın göbeği ile dalga geçiyorum," diyerek pelüş noel babayı alıp sarıldım. Tam o sırada çam ağacının altındaki yeşil paketi fark ettim. Noel babayı ani bir hareketle Fatih'in kucağına bırakıp ağacın yanına gittim. Bağdaş kurarak oturup paketi kucağıma aldım. Paketin kırmızı kurdelesini açarken Fatih elinde kahve fincanı ile yanıma oturdu. Kurdeleyi çözüp kutuyu açtığımda ağzım bir karış halde kalakaldım.
"Yeni yıl, en çok sana güzel olsun," diye mırıldanan Fatih'in sesiyle kutunun içindeki okunmaktan yıpranan Nazım Hikmet kitabını elime aldım. Bir damla göz yaşım gururumu dinlemeyip süzüldü ve tam da Fatih'in kitabın üzerine yapıştırdığı 'Mutlu Yıllar' yazılı notunun üzerine düştü. O mutlu yıllar yazısının mürekkebinin gözyaşımla dağılmasını izledim. Mutluluk benim için bir gözyaşımla dağılabilecek kadar basitti.
Ağacın yanında beliren Nazım bir kulağıma fısıldadı. "Mutluluğun resmini çizebilir misin, Aslı?" Bilmediğim bir duyguyu nasıl resmedeceğim? demek için başımı kaldırdığımda, Nazım bir anda yok oldu. Fatih'in zeytin karası gözleriyle gözlerim buluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
General FictionBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...