İlk üç bölüm benim yarışma için yazdığım bölümlerdi. Devam etme kararını çok geç aldım çünkü kalbimde bir yerde Camdan Kavanoz'a devam etme isteği vardı. Dördüncü bölüm aylar sonra benim devam ettiğimi gösteren bölümdü. Az önce dördüncü bölümün girişini düzenledim. Hikayeye devam etmeden önce o kısmı okursanız aradan aylar geçtiğini ve bu ayların Aslı'ya kayıplar olarak döndüğünü göreceksiniz.
----
Nereden bakarsanız bakın, benim hayatım dengesiz bir denge içinde ilerliyor. Ben her açıdan baktım her seferinde kendimi saçma sapan bir terazi üzerinde buldum. Asla dengeyi bulamayan hassas bir terazi üzerinde yaşıyorum. Belki de her birimizi böyle yaşıyoruz ama ben sadece kendimi görüyorum. Arada bir dengeye oturduğumu düşünürüm sonra hemen benim yanıldığımı gösterecek bir durumda kendimi bulurum. Fatih gittikten sonra hayatıma belli başlı yaşam kuralları getirmiştim. Sonra bu şekilde mutlu olduğumu fark ettim. Derslerim standart bir düzene girmiş, sosyal hayatım muazzam bir halde ilerlemeye başlamıştı. Hayatımın dengesini sağladığımı düşünerek gittiğim Ankara da tam yedi saat sonra babamı kaybetmiştim. Alın işte size hayatın benim için biçtiği mutluluk süresi...
İşte bu yüzden olağanüstü tüm durumlardan da mutluluk hallerinden de kaçarım. En büyük kaçış yolum kendimi dört duvar arasına hapsedip uyumak ve ben çocukça bir iddia sonucunca yine kendimi kaçarken buldum. Bu sefer mutluluktan değil, karmaşıklıktan kaçıyordum. Tüm sosyal medya hesaplarıma takip ve ekleme isteği gönderen Can sayesinde tekrar bu döngüye girmek zor olmadı. "Al şunu uykun açılır," diyerek yatağın kenarına oturan Ayşegül'e ters bir bakış attım. Uzattığı kahveyi alıp yanı başımdaki sehpanın üzerine bıraktım. "Uyanmak istemiyorum ki," dedim. Uyumak istiyorum. Ebediyen uyumak ve gözlerimi açtığımda babamın yanında olmak istiyorum.
Zihnimden geçirdiklerimden habersiz ters bir ses tonuyla "Hafta sonunu bu yatakta uyuyarak geçirdin," dedi.
Sıkıntıyla iç geçirirken "Biliyorum," dedim. Zaten amacım bu yataktan çıkmamaktı.
Açık kahverengi gözlerinin içi parlıyordu. Benim mutsuzluğumdan o mutluluk çıkarıyor gibiydi. "Hafta içi okulda ne yapacaksın?" diye sorarken kendi kahvesinden bir yudum aldı.
Kendimden emin bir şekilde "Okulu bırakma kararı aldım," dedim bunu öncesinde düşünmüş gibi. Halbuki cümle dudaklarımdan dökülene kadar böyle bir şeyi düşünmemiştim.
Beni ciddiye almadığını gülümseyerek "Salaksın," demesiyle anladım. Zaten çok da ciddiye alınacak bir insan olduğum söylenemezdi. Ben bile çoğu zaman kendimi ciddiye almazken kimseden bunu bekleyemezdim.
"Bugünü de yatarak bitirdin ama son senen de okulu aksatırsan seni öldürürüm," dedi tatlı ama tehlikeli bir sesle.
İnce battaniyeyi kafama kadar çekip "Siktir git," dedim.
Ilımlı bir sesle "Fatih seni yanlış anlamaz," dediğinde battaniyeyi kaldırıp Ayşegül'e baktım. "Ne düşündüğünü anlıyorum," dedi sert bir tonla. Önce tepesinde topladığı ara sıra sinirlenip tüm sinirini çıkardığı uzun siyah saçlarına baktım. Makyajsız yüzünde uykusuzluğun ima attığı gözaltlarına üzüldüm. Ben uyudukça o uyuyamıyordu. Tüm dünyaya geliş amacı sanki benim sorunlarımı omuzlanmaktı. Gerçek bir dost ama bu ona zarar veriyor. Ben Ayşegül'e zarar veriyorum.
"Bok anlıyorsun," dedim kafamın içindeki garip dünyadan sıyrılmaya çalışırken.
"Fatih'e karşı saçma bir duruma düşmek istemiyorsun ama üzgünüm hayatında biri olan adamı," dedi ve sustu. Yanlış bir düğmeye basmıştı. Battaniyeyi tekrar üzerime çekip yan döndüm. Nasılda haklı, nasıl da doğruydu. Başkasını hayatına alan adama ihanet ediyor gibi düşünmek dünyanın tüm saçmalıklarından bile saçmaydı. Ben bu kadardım işte, saçma ve çaresiz. Asla doğru adamı bulamayan Seda Sayan gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
General FictionBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...