08 - "İhanet"

2.7K 203 103
                                    

Yaşadığımız çağın en büyük sorunu her birimizin her ne olursa olsun iyiyim demek zorunda hissetmesidir. Az önce aldatıldığımı öğrendim ama iyiyim. Babamı kaybettim ama sorun yok iyiyim. Terk edildim ama iyiyim. Canınızdan can alırlar ama iyisinizdir. İyiyiz, her birimiz çok iyiyiz. O kadar iyiyiz ki kimse böyle iyi olmak görmemiştir.

Laboratuvardan ne kadar süre sonra çıktığımı bilmesem de kantin bahçesine geldiğimde Ayşegül'ün zihnimle dalga geçer gibi ilk sorusu beyazlamış suratıma bakıp "Nasılsın?" diye sormak oldu. Yutkundum ve sahte bir tebessüm ile "İyiyim," dedim. Sefa'yı görebileceği bir masaya oturmuştu. Okan da tam yanında yerini almış, kafasını elindeki notlarına gömmüş ders çalışıyordu. Tutmayan dizlerime inat son gücümle kendimi bıraktım. Ayşegül'ün sorgulayan gözleri tamamen bana döndüğünde bir avcumda sıkıca tuttuğum kavanozu masanın üzerine bıraktım.

"Oha," diyerek ilk tepkisini veren Ayşegül'e baktım ama bu sefer gerçek bir tebessüm ile. "Bu nereden çıktı?" diye sordu sanki cevabını ben biliyormuşum gibi.

"Laboratuvar da buldum." Bulmadım, o beni buldu.

"Oraya nasıl girecek ki?" dediğinde isim geçirmesine gerek yoktu Fatih'i soruyordu. Bir süre sessizce bakıştık.

İki elim arasına aldığım kavanoza bakarak "Bence bu kavanozların prensi Fatih değil," dedim. Bu söylediğime ben bile inanmamıştım ya da inanmak istemiyordum. Tabi ki inanmak istiyordum. Fatih'in çıkıp her şeyin ona ait olduğunu söylemesini istiyorum.

"Fatih değilse sapığın teki," dedi Okan başını notlarından kaldırırken.

"Sapığın şiirle falan ne işi olur lan?"

"İnce adam demek ki," dedi aptal bir sırıtmayla.

"Geri zekalısın biliyorsun dimi?" diyerek lafı yerine yakıştıran Ayşegül oldu. İkisi yine birbirine hakaret etmeye başladığında ayağa kalkıp "Bir şey istiyor musunuz?" diye sordum.

Aynı anda "Çay," dediklerinde gözlerimi devirmeden duramadım. Kavanozu çantama attıktan sonra cüzdanı alıp, kantin büfesine ilerlemeye başladım. Kantinin penceresinden eğilip "Üç çay alabilir miyim?" dedikten sonra geriye çekilip beklemeye başladım. Hayatım uzun bir süredir fakülte kantini dışına çıkmıyordu. Aşkımı da ölümü de her zaman burada karşılamıştım. Her acımı buraya gömmüşüm de sanki bu yüzden acı çekiyordum. Yaralarım bahçenin her bir köşesinden bana selam çakıyordu.

"Sabahattin Ali'nin selamı var," diyerek irkilmeme sebep olan sesin sahibine baktığımda Can denen çocuğu gördüm.

Ters bir bakış atarak çay tepsisini alırken "Aleyküm selam," diye mırıldandım. Benimle beraber yürüyen Can'a tekrar ters bir bakış attım ama rahat bırakmaya niyeti yok gibi duruyordu.

"Sen sorunlu musun?"

"Sorunluyum Piraye, sorunlarımı çözmek ister misin?"

Adım atmayı bırakıp "Birincisi bana Piraye diye seslenme," dedim ve tekrar yürümeye başladım. "İkincisi sorunlarını arkadaşlarına anlatmayı dene."

"Onlardan sıkıldım," dediğinde masaya gelmiştik. Tepsiyi masaya bıraktığımda Ayşegül'ün bakışları Can'ın üzerindeydi. Okan ise anlık bir bakış attıktan sonra tekrar kafasını notlarına çevirdi. "Tanışmıyorsunuz değil mi?" diye sordum Ayşegül'e bakarak.

"Hayır," dediğinde abartılı bir sesle "Ne şanslısın," diyerek gülümsedim ve yerime oturdum. Söz konusu bir insanı sevmemekse, bunu en güzel ben yapar ve nedense bizzat bununla gurur duyarım. Sanki her bir kırılan parçamdan onlar sorumluymuş gibi her seferinde bu şekilde yapar ve sonrasında pişmanlık bile duymam.

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin