58 - "Yanlış Zaman"

1.2K 125 122
                                    

Her seferinde gitmeyi denedim. Çok kez her insanın hayatından gitmeyi denedim ama olmadı. Her seferinde giden onlar oldu. Ben ise hep geride kalan oldum. Giderken bile arkada kalmayı becermem ise takdire şayan bir durum sayılabilir.

Gitmek mi kalmak mı? Sorusunda "Gitmek," dedikten sonra en çok ben kaldım.

Canım yandı ama kaldım.

Yaralarım kanadı ama sevdim.

Hayal kırıklığına yolum düştü ama yine de inandım.

Zaten hal böyle olunca da geride kalmak şaşırtıcı olamazdı.

Şevket'i de arkamda bırakıp gidemedim. Önce yürümeyi kestim ve derin nefesler aldım. Dişlerimi birbirine kenetledikten sonra arkamda bıraktığım Can ve Şevket'e doğru döndüm. Döner dönmez gördüğüm şey ise Şevketin avuç içlerine bulaşmış olan kanlardı. Mide öz suyum, ağzıma kadar yükseldi.

Şevket orada olduğumu zaten biliyormuş gibi bir anda bana doğru çevirdi gözlerini. Gitmediğime şaşırmış gibi kaşlarını havaya kaldırdığı esnada Can bir tane yumruğu tam yüzünün ortasına bir yumruk salladı. Şevket geriye doğru sendelediğinde koşmaya başladım. Can, yere düşen Şevket'in üzerine abandığında omuzlarından tutup geriye çekmeye çalıştım. Bu sefer de yerde yatan Şevket'e tekme atmaya başladı.

Can'ın deli kuvvetine karşı gelmek çok zordu. Sinirden suratı kan rengini almıştı. Onu geriye doğruya omuzlarından ittikten sonra hala yerde olan Şevket'e doğru döndüm. Kollarını başının altına almış, yüzünde sinir bozucu bir ciddiyetle orada yatmaya devam ediyordu. Bir elimi ona uzatıp "Kalkabilecek gibi duruyorsun," dedim. Nedense sesime yansımayan panik duygusunu iç dünyamda da hissetmiyordum.

Alaylı bir sesle "Ben böyle iyiyim," dedi. "Bir süre daha eski sevgilinin bir yanlış anlamadan dolayı beni dövmesini bekleyebilirim. Ama o yorulduğunda onu doğduğuna pişman etmeyi düşünüyorum." Aptal cümleler kursa da uzattığı elimi tutup kalktı. Ayağa kalkarken yüzünü buruşturduğunda canının yandığını düşündüm.

Bir anda arkamdan gelen Can'ın ayak sesini işitince ona doğru dönüp "Yeter," diye bağırdım. "Yeter." Panik yoktu da içimde yaramaz çocuğuna laf anlatmaya çalışan bir anne vardı.

"Yetmez," dedi nefes nefese. Sanki onun burnu kanıyormuş gibi bir elinin tersiyle burnunu sildi.

"Ne yetmez lan daha ne yapacaksın?" Artık sinirlenmeye başlıyordum.

"Benimle doğru konuş Aslı!"

"Niye beni de mi döversin?"

"Aslı," dedikten sonra derin bir nefes aldı. Sakinleşmeye çalışıyor gibiydi ama benim tüm iplerimi koparmak üzereydi. "Sen ne çeşit bir malsın? Annen seni emzirmedi de zift mi içirdi ne yaptı? Derdin ne senin?"

Ruhsuz bir sesle "Sensin benim derdim," dedi. "Benim evlilik teklifime cevap bile vermeye tenezzül etmedin."

Arkamda durmaktan sıkılmış olan Şevket yanıma gelirken "Evlilik teklifi mi etti sana?" diye sordu. Ona ters bir bakış atıp Can'a çevirdim gözlerimi. "Ha tek derdin sana cevap vermemiş olmam mı?"

"Bu yanındaki dingil ile mi sevgili oldun? Baya seviyormuşsun sen beni!"

Bana doğru geldiğinde iki elimle göğsünden tutup ittim. "Senin beynindeki bağlantılarda bir hasar mı var? Bir sorunun cevabını almadan diğerine geçiyorsun iyice kayışı mı kopardın sen? Yoksa kıskançlık krizinden mi oluyor bunlar?"

"Kıskançlık değil bu aldatılmış hissi!"

"Her şeye de bir cevabın var. Ama benim sana ne verecek bir cevabım ne zamanım var. Vallahi bıktırdın hayattan soğuttun beni! Yeter!" Tüm havayı ciğerlerime doldurur gibi bir nefes alıp, ağır ağır nefesimi bıraktım. Onu kırmamak için bir tarafım hala direniyordu. "Gerçekten yeter," dedim cılız bir sesle.

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin