Bölüm şarkısı: Açılmayan Kavanoz – Başıbozuk
Umut, bir öğrenci evindeki elektrik gibidir. Ummadığınız anda elektrik şirketinden biri gelir ve ansızın elektriğiniz borcunuzdan dolayı kesilir. Bir uyanırsınız teknoloji çağında, teknolojiye ulaşabilecek güç kaynağınız kalmamıştır. Çaresizlik diz boyu bir hale gelir ya işte umut kelimesinin tanımı tam olarak bu şekilde açıklanabilir. Bir gün gözlerinizi güneşe dokunabilecek kadar mutlu hissederek uyanırsınız ama her yer karanlıktır ve umuda dair tek bir ışık görünmüyordur.Defalarca düştüm ve artık kendimi paramparça hissediyorum. Ben bu ani düşüşleri yaşamamak adına 'umut' kelimesini hayatımdan çıkardım. Zaten umut, gerçek anlamda babamın geri dönmeyeceğini anladığımda bitmişti benim için. Elektrikler hiç açılmayacak, ışıklar tekrar yanmayacak ve aydınlığı göremeyeceğim. Güzel günler görmeyeceğim, Nazım.
Bir koltukta aynı battaniyenin altında oturduğum Ayşegül'ün durgun yüzüne baktım. İki elimle sıkıca kavradığım kahve kupasını dudaklarıma götürürken kırılmışlarından öpmek istedim. Biz çok basit insanlardır. Birimizin mutlu olması diğerine yetebilecek kadar basittik ama evren bir türlü bize bu hakkı vermiyordu. Tüm mutluluk haklarımı Ayşegül'e devretsem iki günden fazla sürmezdi mutluluğu. Birkaç dakika önce koltuğun diğer ucuna oturup, battaniyenin altına girdiğinde "Sefa ile ilgili tüm umutlarım bitti," dediğinden beri söyleyeceklerimi düşünüp duruyordum. Ona bir avuç umut vermek istiyor ama bir türlü sessizlikten kurtulamıyordum. Sonunda onun durgun ifadesine dayanamayarak "Yine kendi kendine kurdun kafanda değil mi?" diye sordum.Başını iki yana sallayıp "Hayır," dedi. "Kafamda olayları kurgulamadım ya da çıkarım yapmadım. Her şey ortada değil mi? Gerçekten beraber olmaya dair bir ihtimalimiz olsaydı zaten yan yana olmaz mıydık?"
"Olmaması için bir durum yok ki?" dedim ve buna gerçekten inanıyordum. Hislerim söz konusu kendim olduğunda nasıl dilsizleşiyorsa, Ayşegül için dile geliyordu ve ben Sefa'nın yanında onu göreceğim günleri hissediyordum.
"Belki de," dedikten sonra kahvesinden bir yudum aldı "Beklemekten yoruldum."
Güldüm. Üşüyen ayaklarımı onun kalçalarının altına yerleştirirken "Beklemek güzeldir," dedim. Doğrusunu söylemek gerekirse, beklemeyi hiç sevmem. Bir markette sıra bekleyemem. Hastalıktan ölüyor olsam doktor sırasını bile beklemem. Ben beklemeyi sevmem. Sevmedikçe hep beklerim. Beklenilen olmamda bekleyen olurum.
"Güzel olduğu için mi bekleyen hep biz oluyoruz?" diye sordu. Buna bir cevabım yoktu. "Aslı, sen Fatih'i tam iki sene bekledin ve gelmedi. Onun için yaptığın her şeyi görmezden geldi. İki sene sonunda karşısına çıktın ve tek bir yılbaşı gününü beraber geçirmeyi istedin." Ayşegül konuştukça, göğsümün daraldığını hissediyordum. Sanki nefes almak zorlaşıyordu. "Hiç ummadığın gibi bir gün geçirdin ve sonra Fatih sonunda bekletmeyecek dediğimiz de başka bir şehre gideceğini söyledi. Sen yine beklerim dedin. Üstelik adam senin gözlerinin içine bakarak eski sevgilisi için bu şehirden gittiğini söylemişken." Kalbim, sanki bu gerçeklerin üzerine bir örtü örtmüştü. Tüm bu olanları unutmuştum da sanki Ayşegül konuştukça hatırlamaya başlıyordum.
"Tüm bunları biliyorum," dedim zorlanarak ama onun susmaya niyeti yoktu.
Paketten iki dal sigara çıkarıp, birini bana uzattı. "Aslı, bu adam eski sevgilisi için İzmir'e gitti ve sen yine beklerim dedin. Bekledin. 'Gelmeyeceğim Aslı,' demesine rağmen bekledin. Hayatının en büyük kaybını o gittikten kısa bir süre sonra verdin. Beklediğin adam yine yanında yoktu. Hep böyle olmadı mı? Bekliyoruz, bekliyoruz ve her seferinde elimiz boşa çıkıyor." Sigarasını yakıp dudaklarının arasına aldı. Ağlamamak için böyle aralıksız konuşuyordu. Sefa'nın sinirini Fatih'ten çıkarmaya çalışıyordu. Dudaklarının arasından sigara dumanını bana doğru bırakırken, "Oğuz Atay derki; Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
General FictionBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...