14 - "Yağmur"

2K 184 218
                                    

Hikayenin ilk ithafı gizliokuyucum'a. Seni seviyorum. :)

Bölüm Şarkısı: Aforizmamdan - Neşeli Yanım

Yağmur ne zaman bu şehre uğrasa aklıma Akaste gelir. Akaste, öngörülemez davranışların, beklenmeyen yağmurların tanrıçası olarak aklımın bir köşesinde yer edinmiş. İşte tam da bu yüzden bu güneşle el ele yaşayan şehirde ne zaman aniden yağmur görsem yine onun dengesizlikleri gelir aklıma. Beklemediğiniz anda ağlamaya başlar Antalya. Son anına kadar gülümser ve güneşiyle herkesi aldatır. Son haddine geldiğinde başlar dökülmeye, tüm şehir talan olur. Hayat durur. Sanki aylarca acısını içinde tutan bir kadın gibi belki günlerce aralıksız dökülür göz yaşları. Ağlar durur, herkese zehir eder hayatı. Ne o teknoloji harikası arabalar kurtarır ne de çok pahalı şemsiyeler. Antalya ağlıyorsa, bu şehirde nefes alan herkes bu anları sonuna kadar yaşar.

İki gündür aralıksız yağan yağmurun bana hissettirdiği bu kez farklıydı. Beş senede çok kez sokaklarında sevilmemişliğime şahit olan şehir bile bana ağlıyordu. Bize ağlıyor. Tüm sevilmeyenlere ağlıyor. Sokaklarına ilmek ilmek mutsuzluğumu işlediğim şehir, mutlulukları bana haram kılan şehir...

Salonda durmuş pencereden dışarıyı izlerken kapının kilit sesini duydum. Hemen sonrasında ise "Bir şehir düşün mesela, aynı sana benziyor," diye söylenerek salona giren Ayşegül'ü gördüm. Üzerindeki siyah deri ceketinden su damlaları zemine düşüyor, saçları sıkılsa bir kovayı dolduracak kıvamda.

"Nesi bana benziyor?" dedim ıslanan pantolonuna bakarken.

"Dengesizliği," dedi bir çırpıda üzerindekileri koltuğa fırlatırken. Kalkıp ısıtıcıyı açtım. "İki gün önce sahilde yürüyüş mü yapsam diye düşündüğüm şehir bugün hücrelerime kadar su doldurdu."

Isıtıcıyı açıp Ayşegül'ü omuzlarından tutarak tam önüne oturttum. "Salaklık sende, bu yağmurlu havada sırf yeni aldın diye deri ceket giymek tamamen salaklık."

"Yetmiş liraya aldım tabi ki giyeceğim!" derken bir taraftan titriyordu.

Salondan çıkıp odaya geçtim. Kalın polar pijamalarıyla beraber iki yeni çorap aldım. Odasından çıkmak üzereyken battaniyesini de omuzlarıma attım. Salona geldiğimde zaten yarı çıplak bir haldeydi. "Akşama kadar mı sürdü ders?" diye sorarken elimdekileri kucağına bıraktım.

"Bir buçuk saattir de yağmurun dinmesini bekliyorum," derken giyinmeye başlamıştı. "Tabi baktım beklemekle durmuyor başladım yürümeye," dedi sinirle. "Hah sen niye yürüdün diyeceksin ya söyleyeyim çünkü otobüs kartımı evde unutmuşum." Sinirleneceğini bilsem de gülmeye başladım. Anlamasın diye uğraşsam da arkasını dönüp bana baktığında dudaklarımdan bir kahkaha yüksek sesle döküldü. Bir elimle ağzımı kapattım ama komik görüntüsü beni gülmeye daha da teşvik ediyordu.

"Gülme," dedi sinirle koltuğa kendini bırakırken. Ona getirdiğim battaniyeye sıkıca sarılıp, sigaraya uzandı.

"Ben sana gitme demiştim," dedim ondan önce sigara paketini alıp geri çekilirken.

"İkimizde gitmezsek o dersin notlarını kimden bulacaktık?" Bir elini açmış sigara atmamı bekliyordu. Paketten iki dal çıkarıp birini ona doğru fırlattım.

"Bu yağmurda kendimi ders için sokağa çıkaramazdım," dedim sigarayı dudaklarımın arasına almadan önce.

"Paşa torunusun ya haklısın tabi."

"Narin bir insanım hasta falan oluyorum hemen hiç gerek yok," dedim pişkin bir şekilde. Yanımdaki battaniyeyi üzerime aldığımda sessize aldığım telefonun ekran ışığı dikkatimi çekti. O günden sonra her aramada ve mesajda Can'ın ismini görmeyi bekledim. Ve hayat yine beni şaşırtmadı. Can'dan ses yoktu.

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin