Babam ne zaman hayal kırıklığına uğrasam 'Sen bir kuşsun,' diye söze başlardı. Başlarda kuş olmayı kendime yakıştıramazdım. Sonra defalarca aynı cümleleri duyunca gerçekten bir kuş olup olmayacağımı düşünmeye başlamıştım. 'İnsanlar ise bir ağacın dalları,' diye devam ederdi. Her cümlesini ağır ağır söylerdi. Bunu sözlerinin etkili olması için yapardı. 'Kuşlar sadece güvendikleri dala konarlar. Bazen yanılıp güçsüz bir dala konabilirler. Dal kırıldığında kanatları onları hayatta tutmak için vardır. Ben senin kanatlarınım. İstediğin kadar dala kon, eğer o dal bir gün kırılırsa benim seni hayatta tutmak için çırpınacağımı bilmelisin.'
Kavanozu kucağımda sıkıca tutmaktan parmaklarım buz kesmişti. Ruh gibi bir sandalyede otururken karşımdaki tablonun gülünç hallerini izliyordum.
Fatih'in gerginliğini belli eden hareketleri, Erdem ve Emre'nin rahatsız bir şekilde koltukta oturmasının dışında onları buraya getiren Atakan ortamın gerginliğinden habersiz gayet rahat duruyordu.
Can'ın ne yaptığını kestiremiyordum. Sürekli şen şakrak bir halde muhabbet ediyor ve Fatih'i de buna dahil etmeye çalışıyordu. Bu saçma tabloya katlanmamak için kalkıp mutfağa geçtim. Ayşegül tepsiye dizdiği bardaklara çay dökerken "Ben bu gerginliği ve heyecanı en son Fenerbahçe ve Galatasaray'ın derbisinde yaşamıştım," diye söylendim.
"Ben bu gerginliği yemin ederim hiç yaşamamıştım," diyerek çay doldurmayı bırakıp bana doğru döndü. "Yani babam lisede sevgilim olduğunu öğrendiğinde bile yaşamadım. Çünkü babamın beni öldürme ihtimali yoktu ama Can'ın Fatih'i öldürme ihtimali var."
"Bir de beni öldürebilir."
"Seni öldürürse beni de öldürür."
"Seni öldürürse Sefa da onu öldürür," dedim gülerek.
Demliği tezgahın üzerine bırakıp yanıma geldi. Masanın üzerinde duran sigara paketinden iki dal çıkarıp birini bana uzattı. "Sefa kimi öldürür bilmiyorum ama bugün bu evden bir ölü çıkmazsa hemen gidip bir koyun kesmeliyiz."
"Ayaküstü adak kitleme başımıza."
"Bir kere sen Can gibi bir adamdan sonra hala yaşıyor olduğun için bile adak yapabilirsin," dedikten sonra sigarasını yakıp çakmağı bana uzattı. "Neyse ki geç sayılmazsın. Ayrıldıktan sonra bir tavuk kesebiliriz."
Çakmağı alıp sigaramı yaktıktan sonra masanın üzerine bıraktım. "Birincisi tavuk değil horoz kesilir," dedim. "İkincisi ben Can'ı biraz tanıdıysam ben ayrıldığım zaman her şey daha berbat bir hal alacak."
"Sanmam," dedi. "Ayrıca keselim de tavuk ya da horoz ne kesersek keselim."
"Ayşegül ben o adamdan kolay kurtulamayacağım."
"Saçmalama! Ayrılınca ne yapacak bela mı olacak sana? Eşek kadar kabarık bir sicili varken korkar ve bunu yapamaz."
"Bariz bir şeyler yapmaz ama kendini ve haliyle varlığını bana hissettirir. Üstelik siz Sefa ile devam ederken Can ile benim bir araya gelmemem mümkün değil."
"Sefa eğer bu saçmalıklarına ortak olmaz."
"Ne yapacak benim için arkadaşını mı silecek? Tabi ki bunu yapmaz biz de bunu istemeyiz."
"Arkadaşı bir sapık," dedi tükürür gibi.
"Ama arkadaşı," dedim. "Ben de deliyim ama sen benden vazgeçmiyorsun."
Sigarasının külünü dökerken "Biz kardeşiz," dedi. "Onlar ise arkadaş. Hem ben deli seviyorum kime ne!"
"Deli değilsin demek çok mu zor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
General FictionBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...