43 - "Acı"

1.1K 144 290
                                    

Kaybetmek ve kazanmak iç içe geçen iki kelimedir. Her kazandığımız olayın getirileri olduğu gibi götürdükleri de vardır. Bu durum bir gün bile değişmez. Belki ilk anlarda bunu fark etmeyebiliriz ama bir gün bir sessizlik anında her şey daha net görülür. Her ne kazanacaksam bunun sonucunda ağır bir kaybediş yaşayacağıma da bu yüzde emindim. Merak ettiğim ise neyi kazanıp neyi kaybedeceğim olduğuydu.

Cem ve Çetin beni eve bırakıp karşı sitenin güvenliğine gittiklerinden beri kafamın içi çarşamba pazarı gibiydi. Üçlü koltukta oturmuş Can'ın tam karşımda sinirle volta atmasını izlerken söylediklerine cevap vermeyi bile istemiyordum. Aslında cevap vermeyi istememek değildi. Ben sadece kafamı tek bir noktaya odaklamıştım. Kavanoz adam...

Can bir anda yürümeyi kesip yan yana oturan Ayşegül ve Sefa'ya döndü. "Kavanozların gelmeye devam ettiğinden haberiniz var mıydı?" Bir anda Can'ın onları sorguya çeken bir havaya bürünmüştü ve bu hali sinir bozucuydu. Üçümüzden birinin yalanını yakalamak ister gibi davranıyordu.

Ayşegül bu soruya sessiz kalırken Sefa "Hayır," dedi. "Bilmiyordum zaten bilseydim senin de haberin olurdu."

Can bakışlarını bana çevirdi. Sert bir sesle "Bana yalan söyledin," dedi. Dakikalardır bana saydırdıklarını görmezden gelip tepkisiz bir şekilde izlemiştim ama bu söylediğine gülümsemeden duramadım.

"Sen bana yalancı mı diyorsun? Bunun adı yalan söylemekse evet bunu yaptım ki sen yalanlara benden daha aşina olduğun için sen daha iyi bilirsin," dedim. Son kelimelerimi gülümseyerek söyledikten sonra devam ettim. "Ben sana hiç yalan söylemedim. Sadece olaylardan bahsetmedim ki yalan bile söylesem beni sorgulayacak insan sen misin?"

Bir an da kulaklarımı yırtacağını düşündüğüm gür sesiyle bağırarak "Tabi ki benim!" dedi. "Gözlerimin içine baka baka tüm bu olanları sakladın. Diğerlerinden ne farkın kaldı? Evinde erkeklerle bastığımdan ya da beni arkadaşımla aldatan insandan ne farkın kaldı?"

Üzerimdeki ağırlık beni sakin tutmaya yetiyordu ama kırılmama engel olmuyordu. Yediğim laflardan sonra sesli bir yutkunuş geçti boğazlarımdan. Ağlamanın eşiğinde tango yapmaya başladım. Ama ağlamayacaktım. "Bir şey saklamadım," dedim kısık bir sesle. Derin bir nefes aldım. Tırnaklarımı elbisenin açık bıraktığı dizlerime sıkıca bastırırken "Senin gibi yalanları arka arkaya da sıralamadım. Gizledim. Çünkü bunu sorun edeceğini biliyordum. Sorun etmemen için gizlemeyi seçtim," dedim.

"Bu seni yalan söylememiş biri mi yapıyor?"

"Hayır," dedim. "Sadece senin gibi savunma yapıyorum."

Can sinirle bir elini masaya indirdiğinde şaşırılacak bir şekilde tepkisiz kalmaya devam ettim. Ürkütücü duran bu haline karşılık benim put gibi durmam Ayşegül ve Sefa'yı da şaşırtıyordu. Yani en azından bakışlarından anladığım buydu. Ama bir türlü kafamı Çetin ve Cem'den alıp Can'a odaklanamıyordum. Zihnimin kontrolünü ilk defa böyle yitiriyor gibiydim. Tamamen kontrol sanki kafamın içindeki seslerdeydi.

Sefa ılımlı bir sesle "Sakin ol," dediğinde Can onu öldürecek gibi baktı.

Şaşkın bir ifadeyle "Sakin mi olayım?" diye bağırdığında geriye doğru yaslandım. Kapının girişinde unuttuğum telefon kucağımdaydı. Kısa bir an telefona baktım. Can'ın dudaklarından "Tek yalan bu da değil üstelik," diye bir cümle çıktığında bakışlarımı telefondan ona yönelttim. Şimdi şaşkınlık sırası bendeydi.

"Diğer yalanım ne?" diye sordum. Sakinliğimin onu delirteceğini bilsem de başka bir şey gelmiyordu elimden.

Dudakları hafifçe kıvrıldı. "Fatih," dedi. "Fatih dün gece sana mesaj attı. O yetmemiş gibi sabaha kadar da doktoru Cem ve Çetin aralıklarla aradı mesaj attı. Benim sevgilime o saatte ne diye mesaj atıyorlar ve bu Fatih şerefsizi nasıl benim sevgilime hala yazabilir?"

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin