"Benim hiç mi kötü bir huyum yok?" diye sordu. Gülümseyerek "Biraz dengesizsin," dedim ve devam ettim. "Ben de dengesizdim. Ta ki sen hayatımın dengesini kurmamı sağlayana dek."
Cumhuriyet Meydanı'nın dört bir yanı yılbaşı süsleriyle çevrilmiş haldeydi. Mekanlarda içmek yerine burayı tercih edenler de vardı, alkol almayıp elindeki çekirdekle bir banka oturan da. Ortalarda dolanan bir palyaço ile noel baba oradan oraya koşturuyorlardı. Biraz uzağımızda duran gösterişli çam ağacına takıldı gözüm. O anda tam önümüze atlayan Palyaço uzun bir yılbaşı süsünü boynuma sarıp "Yalnızlık zor mu?" diye sordu. Boyalı yüzünün ardındaki gözlerine baktım. "Yalnızlık güzel," dedim. Bu gece bittiğinde bana kollarını açacak olan yalnızlığımdı.
"Erkekler ağlatır mı?" diyerek ikinci sorusunu sordu. Bir süre sadece makyajlı yüzünü inceledim. O makyajın altındaki yüzündeki hüznü de o an daha iyi gördüm. Belki de içtiği için gözleri kızarmıştı ama nedense bana alkolün etkisi gibi gelmedi.
"Erkekler ağlatır. Kadınlar da anlatır," dedim. Onun gözünden süzülen bir damla gözyaşını işaret parmağımla sildim. "Ağlama palyaço, makyajın Bozulur," diye fısıldadım ama niyetim belliydi. Ağlarsa bu gece ben de onunla beraber ağlardım. Yarınıma ve yalnızlığıma bir de Fatih olmadan aldığım her nefese ağlardım.
Palyaço gitti. Giderken burnuna taktığı kırmızı topu da elimin içine sıkıştırdı. Bir palyaço bana iz bıraktı. Ben ise bunca yıllık hayatımda kimsenin hayatında bir iz olamadım. Elimdeki kırmızı topu cebime koyduğum sırada Fatih "Hiç başkasıyla denedin mi?" diye sordu. Yürümeye devam ederken "Denedim," diye itiraf ettim. "Denedim. Öyle çok denedim ki. Olmadı. Severim zannettim. Beni seven biri bana ilaç olur dedim. Olmadı. Kimseyi üzmeye hakkım yok dedim ve hayatımın geri kalanında sadece senin gülüşünü düşünmeye karar verdim."
El ele Kaleiçi sokaklarına girdik. Kaleiçi umutsuzluğumun aynası olan dar sokakları bugün ışıl ışıldı. Her yer 2016'ya hazırdı. Ben hazır değildim. Sokakların da pek keyfi yok gibiydi. Onlarda benim gibi hazır değildi. Renkli şapkalarla oradan oraya giden insanlar beni eğlendirmiyordu. Tam o an da duvardaki yazıyı gördüm. 'Kaybettik, Albayım.' yazıyordu. Acı bir gülümseme takıldı dudaklarıma. "Her seferinde kaybedişlerimi hatırlatmayın bana," diye fısıldadım. Fatih duydu mu? Bilmiyorum. Duyduysa da bir tepki vermedi. Elimi tutan elini daha da sıkılaştırdı. Sokakta yılbaşı heyecanına kapılan insanlar bana zarar verebilir zannetti. Hiçbir zaman bilemedi bana en büyük zararı veren kendisiydi.
Noel Baba kostümlü genç bize yaklaşırken "Sevmek mi zor? Sevilmek mi?" diye sordu. Kostümünde kaymış olan göbeğini işaret ederek "Göbeği kaymış bir noel baba olmak," diyerek gülümsediğim de asık suratının yerini gür kahkahası almıştı. Onun kahkahasına Fatih'in de kahkahası karışınca şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Belime koyduğu eli ile beni sürüklemeye başladığında az önceki Noel Baba hala göbeğini tutarak gülüyordu. Başımı çevirdiğimde bir çam ağacına çarpmaktan son anda kurtuldum.
İsyan Meyhanesinin önünden geçerken durdum. Resul Dindar söyledi, ben dinledim. Fatih'in elinden sıkıca tutup onu meyhaneye sürüklemeye başladım. "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda "Bir Resul Dindar şarkısında kadehlerimizi tokuşturamayacaksak bize de yazıklar olsun," dediğimde meyhanenin kapısından giriş yaptık. İçerisi insan doluydu. Her yer yılbaşı süsleriyle çevrilmiş olsa da salaşlığından hiçbir şey kaybetmemişti. Oturacak tek bir yer yoktu. Elimi bırakıp giden Fatih'i bulmak için bakındığımda iki rakı kadehiyle bana doğru geldiğini gördüm. Yanıma yaklaşıp birini bana uzattı. Gözlerine baktım. Kadehlerimiz buluştu. "Gel seninle bir kez daha ağlayalım. Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara," diyerek bu gece Oğuz Atay'a da selam çaktım. Gülümsedi. Kadehlerimizdeki rakı içimize akarken insanların geri sayımı ile şarkımız yarıda kesildi. Tüm bardağı bitirip duvarın üzerine bıraktığımda Fatih belimden tutarak beni kendine çekti. Önce dudakları dudaklarıma dokundu. Sonra bu dokunuşu hafifçe öpüşmeye dönüştü. Belki hayatım boyunca bir daha dokunamayacağım dudakların tadını çıkarmak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
General FictionBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...