32 - "Hırsız"

1.3K 144 195
                                    

Nefes nefese tıkanan boğazımdan tüm mahalleyi inletecek bir çığlık koparmak istiyordum ama bunu yapmama gerek kalmamıştı. Koşan çocuk yorulmuş ve oraya duvar dibine çökmüştü. Ona yakınlaşmanın heyecanı ile ben de koşmayı bıraktım. Kısa bir an durup çıplak ayaklarıma baktım. Toz ve kirden görünmeyecek halde olmalarının yanı sıra altları neredeyse yanıyordu. Yüzümü buruşturarak yürümeye başladım. Adımlarımı tedirgin bir şekilde ağır ağır atmaya devam ettim. Sanki küçük bir hareketimle beni görebilecekmiş gibi hissediyor ve onu elimden kaçırmamak için nefes bile almıyordum.

Hafif bir şekilde yan döndüğünde kalkacağını anlayarak adımlarımı hızlandırdım. Tam elleriyle yerden destek aldığında kot ceketinin yakasına yapıştım. Afallayan bir halde başını bana çevirdiğinde karşımda hiç tanımadığım birinin yüzü duruyordu. Kaşları şaşkınlıkla kalkarken "Abla ne yapıyorsun?" diye sordu.

Yakasındaki elimi iyice sıkılaştırırken "Abla senin babandır," diye tısladım. Esmer çocuğun ince ve zayıf olduğunu gösteren bir yüz hattı vardı. İnce dudakları, yeni terleyen bıyıkları bir de yanağında küçük bir yanık lekesi vardı. Yüzünden bir tanıklık çıkaramayacağımı anlayınca bedenini incelemeye başladım ama cılız bedeni ile yüzünü birleştirsem bile ortaya tanıdık biri çıkmıyordu.

Yakasını elimden kurtarmak için çırpınırken "Manyak mısın bıraksana," dediğinde bağırarak "Manyağım ulan," dedim. "Beni manyak ettiniz. Kimsin sen? O kavanozları ne diye kapıma bırakıyorsun?"

"Ne kavanozu ya?"

"Kapıma bıraktıkların."

"Abla sen kimsin senin kapına neden bir şey bırakayım?"

"Bilmiyorum ve işte ben de esas bunu merak ediyorum," dedikten sonra bana uzun gelen bir süre sadece yüzüme baktı. Bir anda kaçmak için hamle yaptığında çelme taktım ve düşecekken iki elimle yakasından tuttum. "Geri zekalı gibi mi duruyorum oradan? Bana bak polisi aramadan söyle bana."

Birazdan ağlayacakmış gibi duran gözleriyle "Abla ne dediğinden anlamıyorum," dediğinde "Niye koşuyorsun o zaman?" diye bağırdım.

"Arkadaşlardan kaçıyorum."

"Ben de buna inanacağım yani? Birincisi arkadaşından ne diye kaçar insan? İkincisi kaçıyorsun ama seni kovalayan birileri neden yok?"

"Sen gerçekten manyaksın," dediğinde "Evet," diye karşılık verdim. "Eğer biraz daha konuşmazsan sana psikopat taraflarımı da göstereceğim. Adam gibi bana ne diye o kavanozları bıraktığını söyle. Ben seni tanımıyorum ama o notlar her kime ait ise beni tanıyor yani bu demektir ki sen yazmıyorsun. Bu notları da bu kavanozları da bir başkası bıraktırıyor."

"Abla kurguna hayran kaldım da ne kavanozundan bahsediyorsun anlamıyorum ki?"

"Bak hala bana abla demeye ve yalan söylemeye devam ediyorsun."

"Yalan söylemiyorum."

"Ver telefonunu bana," diyerek bir elimi yakasından çekip açtım. Önce elime sonra bana baktıktan sonra bir elini arka cebine koydu. Sinirlenmemeye çalışarak "Ver," dedim. "Ver yoksa seni burada ben öldüreceğim."

Gözleriyle beni süzdükten sonra çıplak olan ayaklarıma bakarak "Abla sen mahallenin delisi falan mısın?" diye sordu.

Sabrım o kadar çok taşmak üzereydi ki derin bir iç geçirdim. "Telefonunu ver eğer iki numara da sen de yoksa seni bırakacağım. Yok inat etmeye devam edersen de seni polise götüreceğim."

Ellerini iki yana açarak "Hangi iki numara?" diye sordu.

İmalı bir sesle "Can ya da Fatih," dedim. "İkisinin de numarası yoksa seni bırakacağım. Eğer telefonunu vermezsen polisi arayacağım ve senden sonuna kadar şikayetçi olacağım." Ben onunla ciddi bir şekilde konuşmaya devam ederken onun iri kahverengi gözleri etrafımızda geziniyordu. Her an kaçmak için boş bir anımı beklediğinin farkındaydım. Sakin olmaya çalışarak sesimi hafif bir tonda tuttum. "Bak," dedim en sevimli gülüşümle. "Sana bir zarar vermeyeceğim. Seni kim gönderiyorsa benim derdim onunla. Bu yüzden korkman gereken bir durum yok. Sen bana isim vereceksin ben de bir daha seni görmeyeceğim."

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin