Bölümde yazım hatalarım varsa şimdiden özür diliyorum. Beklettiğim için çok fazla kontrol edemeden eklemek zorunda kaldım. Bekletmeme değecek bir bölümle geldiğimi düşünüyorum umarım siz de öyle düşünürsünüz.
Şiirle kalın...
...
Bölüm Şarkısı: Sor Bakalım İyi Miyim? / Anıl Emre Daldal
Mutluluk bir kelebeğin ömrü gibi kısa da olsa tadını çıkarabilecek gücü artık biraz olsun kendimde hissetmeye Can ile başladım. Can'ın her nefesi benim bir kanat çırpışımdı. Sonunu düşünmeden ve anın tadını çıkararak onu yaşamaya alışmaya çalışıyordum. Başımı Can'ın kollarının arasında onu uyandırmamak için hafifçe hareket ettirdim. Kıpırdanırken dudaklarının arasında anlayamadığım bir şeyler mırıldandı. Onu uyandırdığımı düşünerek hareketsiz kaldığımda ise tekrar düzenli nefesler almaya devam etti. Tekrar kollarından uzaklaşmak için hareketlendiğim de bu sefer tepkisiz kaldı. Çıplak ayaklarımız birbirine dolanmış bir haldeydi. Ağır bir şekilde çekmeyi denedim ama kıpırdanınca bundan vazgeçtim. Çok fazla yerimde hareket etmeden başımı kaldırdım. Dirseğimi yastığa bırakırken başımı da bir elimle destekledim. Can sanki onu izlediğimden rahatsız olmuş gibi başını göğsüme doğru getirdi. Tamamen yan dönerek kollarıyla, beni sıkıca sardı. Nefesi ılık bir rüzgar gibi çıplak göğsüme çarpıyordu. Kirpiklerinin, öylesine güzel bir görüntüsü vardı ki onu uyandırmak pahasına eğilerek onları öptüm. Dudaklarımda bir tebessümle geri çekildim. Tekrar aynı pozisyonu alarak onu izlemeye devam ettim. Yatağımın içini dolduran buram buram ona özgü kokusunu içime çektim. Gözlerimi onunla açarak başladığım her güne bir şükür borçlu olduğumu hissediyordum. Benim garip adamım, bana hiç yaşamadığım garip bir huzuru yaşatıyordu. Aramızdaki sorunları, dengesizlikleri ya da sıkıntıları görmezden gelmemin en büyük sebebi de bana bu yaşattığı tatlı huzurdu.
Göz kapaklarımın kapanma isteğine boyun eğmek üzereyken, çıplak ayaklarının hareketlenmesi beni engelledi. Bir eliyle sakalını karıştırırken, dudaklarında öpme isteğimi artıran bir tebessüm oluştu. İşaret parmağımı alt dudağına gezdirirken, başımı yastığa bıraktım. Boğuk, uykulu ve belki de bana etkileyici gelen sesiyle "Ne yapıyorsun?" diye sordu.
Dudağında gezintime devam ederken, açmadığı göz kapaklarını izlerken "Seni izliyorum," dedim.
Gülümsemesi genişledi. Biraz daha yakınlaştı ve bedenlerimiz birbirine tamamen temas eden bir hal aldı. Ilık nefesi dudaklarıma çarptıkça, kalbimin atışı hızlanıyordu. "Neden?" diye sorduğunda gülümseyerek "Çünkü," dedim ve devamını getirmedim.
Göz kapaklarını araladığın da şaşkınlıkla irileşen gözlerini, gözlerime hapsederek "Şiirler aşkına!" diye bağırdı. Onun bu tepkisiyle irkilerek parmaklarımı ondan uzaklaştırdım. "Her geçen gün biraz daha bana benziyorsun." Ben ona tepki vermeyince bir anda yüzündeki şaşkınlık ifadesinin yerini, durgunluk aldı. Kısa bir an sanki gözlerinden bir hüzün geçti. Merakıma yenilerek "Ne oldu?" diye sorduğumda "Bir gün gidersen senin ağzına sıçarım," dedi.
Tehditvari cümlesini görmezden gelmeye çalışarak "Bir yere gitmiyorum," dedim. Yalan söylediğimden emin olduğunu gösteren bir gülümseme ile karşılık verdi. Ona bu tedirginliği yaşatmaya hakkımın olmadığını öyle iyi biliyordum ki; yine de bir parçamın Fatih'e ait olduğunu inkar edemezdim. Ve içimden bir ses hala en güzel parçamın ona ait olduğunu fısıldıyor. Ve buna rağmen Can'dan gidenin asla ben olmayacağıma çok emindim. Bunu en derinlerimde hissediyordum.
Başını göğsümden kaldırdı ve ben onun ne yapacağını izlerken bir anda dişlerini çenemde hissettim. Şaşkınlıkla kendimi geriye çektiğimde "Çok canım çekmişti," diye saçma bir açıklama yaptı. Bu açıklamasına gülerken bir taraftan da ondan uzaklaşmaya çalıştım. "Bırak da kahvaltı hazırlayayım," dedim ama bir türlü ayaklarımı bırakmıyordu. Pes edip kendimi bıraktığımda baş ucumuzda duran telefonu çalmaya başladı. Geriye doğru uzanıp telefonunu aldım. Ona uzattığımda "Annem," diyerek telefonu açtı. Annesinin konuşmaya direk başlamasıyla doğruldu ve oturdu. Sırtını yatağın başına verirken beni de göğsüne doğru çekti. Telefonda annesinin sesi yükselirken, Can sakin kalabilmek için saçlarımla oynuyordu. Sakin kalmaya çalıştığını, gerilen çenesinden anlamıştım. Bu şahit olduğum ilk konuşmaları değildi. Annesi gün içinde defalarca arayarak onun bu gergin hale girmesini sağlamayı başarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
Genel KurguBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...