Termodinamik yasası der ki;
Evrenin enerjisi sabittir. Yoktan var edilemez ya da vardan yok edilemez.
Termodinamik yasasını bize üniversitenin ilk senesi ve ilk döneminde ezberletmişlerdi. O günden sonra evren ve enerjisi üzerine araştırmalarım hiçbir sonuca ulaşmamaya devam etti. Zaten araştırmalarım bir sonuca ulaşmış olsaydı bugün tezimi böcekler üzerine değil de evren ve enerjisi üzerine yapıyor olurdum.
Evren'in enerjisi konusunda bir türlü sonuca ulaşamadıkça pes etmem gerekirken ben inatla bu duruma kafa yormaya da devam ettim. Bu evrenin işi gücü yok enerjisini sabit tutmak için dünyanın bir ucundaki Maria mutluyken beni mutsuz ediyor ve enerjisini bu şekilde sabit tutuyorsa; lanet olsun o evrene.
Zihnimin içindeki bilim aşkını huysuz bir sesle "Otuz beş lira," diyerek bölen kasiyer kıza baktım. Uykusunu alamadığını belli eden bir huysuzluk ve asık bir suratla bana dik dik bakıyordu. Parayı ona uzatırken dudaklarıma sahte bir tebessüm yerleştirdim. Ne kadar zamandır burada çalıştığından emin olmasam da onu tanıyacak kadar uzun bir süredir bu marketteydi. O yüzden onun gün içerisine dağılan enerjisine de alışkındım. Öğle saatlerine yaklaşırken her zaman enerjisi yükselir ve kasa da durmak ona zaman kaybı geliyormuş gibi rafların arasında gezinirdi. Bir ikizler burcu değilse eğer kesinlikle terazi burcu olmalı ya da bir koç burcu kadını. Aslında bir kadın olması gün içerisinde değişik ruh hallerine sahip olmaya yetebilirdi. Belki de evren ona enerji konusunda sıkıntılı bir eş seçmişti.
O para üstünü ayarlarken ben de aldıklarımı poşete doldurmaya başladım. Hepsini poşete attığım da para üstünü uzattı. Para üstünü alırken gülümseyerek ve gözlerine bakarak "İyi günler," dedim. Bu benim enerjimi düşüren insanlara karşı kullandığım bir tavırdı. Ben gülüyorum sen de gülmelisin demenin bir başka yoluydu. En azından bu şekilde onu gülümsemeyi başarmıştım. Ben kapıdan çıkarken arkamdan daha iyi bir sesle "İyi günler," diye bağırdı. Akşama doğru buradan geçecek olsaydım eğer onun en mutlu anlarına denk geleceğimi biliyordum.
Marketten çıktığım da yüzümdeki tebessüm silindi. Sahte bir tebessüm ne kadar uzun sürebilirse sürdürmeyi başarmıştım. Ağır adımlarla eve doğru giderken poşetten yeni aldığım sigara paketini bulup bir sigara yaktım. Ağır ağır yürümeye başladım. Üzerimde sadece bordo bir sweat vardı. Altımda ise siyah bir pantolon...
Sigarayı dudaklarımın arasına aldığımda köşe başında beni bekleyen Oğuz Atay'ı gördüm. Üzerinde dizlerine kadar uzanan siyah kaşe bir kabanı vardı. Adımlarımı hızlandırıp yanına geldiğimde o da benimle beraber yürümeye başladı. Parmaklarımın arasında tuttuğum sigarayı ona doğru uzatarak "İçer misiniz?" diye sordum.
Tatlı bir tebessümle 'Teşekkür ederim,' dedi.
"Sağlığınıza dikkat mi ediyorsunuz?" diyerek iğrenç bir espri girişimde bulundum.
Esprimi görmezden gelerek 'Üşümüyor musun?' diye sorduğunda "Üşüyorum," dedim.
'Neden üzerine bir şey almadın?' diye sorduğunda gülerek ona doğru başımı kaldırdım. "Bir dahakine üzerime ceket alırım anne." Bugün bir anda eski Aslı olmaya karar vermiş gibiydim. Hayatı, insanları çok fazla irdelemeyen, uzaktan izleyen ve eğlenebilecek her şey ile eğlenen biri olmak gibi...
'Bugün güzel bir kafan var gibi duruyor Aslı.'
Şaşkın ve inanmış bakışlarımı yanımda yürüyen Oğuz Atay'a çevirerek "Gerçekten öyle duruyor mu?" diye sordum.
'Eğer kafanın içinde olmasaydım evet duruyorsun derdim. Ama ben senin kafandayım ve senin kafandan geçenlerden haberdarım.'
Çok alakasız bir şekilde "Bugün tekrar ilaçlarımı kullanmaya başladım," dedim. "Artık belki de kafam da olmayacaksınız. Sizi de Sabahattin Ali ve Nazım gibi uğurlamaya şimdiden hazırlanmalıyım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
Fiksi UmumBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...