Naif, ılımlı ve tatlı tanıdığım sesin 'Hayatının ritmini ellerinde tutamaz oldun,' demesiyle göz kapaklarımı hafifçe araladım. Dudaklarım sağ tarafa doğru kıvrılırken yüreğimin ortasında huzur dans etmeye başladı. Bir süre öylece hareket etmeden odamın tavanını izledim. Başımı hafifçe yan tarafa çevirdiğimde uyurken bana iyice yaklaşmış olan Can'ı gördüm. Onu uyandırmamak için ağır hareketlerle ondan uzaklaşarak yatağın ucuna kaydım. Karşımdaki manzarayı izlemeden önce ellerimle sıkıca yataktan destek alarak doğruldum. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp bir süre havada sallanmalarını izlemeye başladım. Ne zaman babamdan gizlice çevirdiğim işler ortaya çıksa onun da karşısında bu hale gelirdim. Önce onunla göz göze gelmekten kaçmak için kendimi odaya kapatır ve uyumaya çalışır ama sonunda yine kendimi onun karşısında ayaklarımı izlerken bulurdum. Korkum bana bağırıp çağırması olmadı hiçbir zaman. Ben onun gözlerinde hayal kırıklığı görmekten çok korkardım. Gidecek ve beni bir daha sevmeyecek duygusuyla gözlerimi ondan kaçırabildiğim kadar kaçırırdım.
Boğazıma oturan yumruyu göndermek için sesli bir şekilde yutkundum. Göz pınarlarımın dolmaya başladığını hissediyordum. Dudaklarımdaki tebessüm buruk bir gülümsemeye dönüştüğünde başımı hafifçe kaldırdım ve Sabahattin Ali'ye baktım. Üst üste dizdiğim kitap yığınımın tam yanında durmuş beni izliyordu. "Geldiniz," diye mırıldandım.
Ağır ağır harfleri çıkararak 'Geldim,' derken en üstteki mavi kitabı alıp ellerinin arasında çevirmeye başladı. İnce kitabın sayfalarını aradığını bulmak ister gibi çevirmeye başladı. Ellerinin arasında Kürk Mantolu Madonna değil de sanki başka birinin yazmış olduğu bir kitap var gibi inceliyordu. Meraklı gözleri sayfalar arasında gidip geliyor ve sonraki sayfayı ilgiyle çeviriyordu. 'Hayatının ritminden bahsediyordum,' diye mırıldandı. Ben bir şey söylemeyince devam etti. 'O ilaçlar sizin kafanızın içindekileri bitirmeyecektir. Sahi Aslı hala bunu anlayamadınız mı?'
Mesafeli konuşmasına içerleyerek sert bir sesle "Biliyorum," diyerek sözünü kestim. "İlaçların çözüm olmayacağını başından beri söyleyen zaten benim." İşaret parmağımla başımı işaret ederek "Bunu kesip atmadığım sürece her şey biraz devam edecek, Eğer böyle bir şans verilseydi yine de bunu yapamazdım. Kafamı kesip attığımda sizler de yok olacaksınız." diye ekledim.
Kaşları şaşkınlıkla kalktı ve bakışları ağır bir ritimle beni buldu. 'Bizler senin kafanın içinde değiliz. Biz senin yüreğinin tam ortasındayız.'
Dudaklarıma geniş bir tebessüm yayıldı. "Peki," dedikten sonra başımı çevirip Can'ın hala uyuyup uyumadığına baktım. Uyuduğuna emin olduktan sonra kırgın bir sesle "Neden gittiniz?" diye sordum. Kuruyan dudaklarını araladığı esnada mutfaktan gelen büyük bir gürültü onun konuşmadan dudaklarını birbirine bastırmasına neden oldu.
Korkuyla başımı tekrar Can'a çevirdiğimde uykulu bir sesle gözlerini açmadan "Aslı," diye mırıldandı. Kötü bir şey yapıyormuş gibi yakalandığımı hissediyordum. Derin bir nefes aldıktan sonra ona yaklaşarak "Can," diye fısıldadım ama tepki vermedi. Bir elimi çırpınan kalbimin üzerine bıraktım. Can hareket etmeyince, uyanmadığından emin olarak başımı tekrar Sabahattin Ali'ye çevirdim ama yoktu. Koca bir boşluk tam karşımdaydı. Ona olan özlemimi, sitemimi dile getiremeden beni burada bırakarak gitmişti. En gitmez dediklerim hep ansızın gidenler oluyor zaten...
Korkularımın onu kaçırdığını düşünerek en çok kendime sinirlendim. Mutfaktan tekrar gelen ses sanki beynimin içine bir çivi batıyormuş hissi yaratmaya başladı. Başımı iki elim arasına alıp sıkıca baskı uygulamaya başladım. Dağılmak üzere olan cam bir bardağın parçaları dağılmasın diye iki elimle bastırmak gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
General FictionBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...