33 - "Kanser"

1.4K 158 443
                                    

Bölüm şarkısı: Yıldız Tilbe / Hastayım Sana

Bir hafta boyunca yeni bölüm beklediğiniz o diziyi izlemek için zamanınızın büyük bir kısmını heba etmek uğruna, televizyonun tam karşısındaki koltuğa kurulursunuz. Sahneler akıp durur, dizinin en canlı karakteri daldan dala sanki ışık hızıyla atlar. Ta ki karşısına onu allak bullak edecek sahne gelene kadar dünyanın en asi ya da en hareketli karakteri bile olsa, izleyenlerin ağzını bir karış açık bırakan sahne de sadece durur. İfadesiz bir yüz ifadesi ile sizin o koltuğun tepesine çıkmanıza sebep olur. Delirirsiniz, bağırırsınız ama o sizi duyamaz. Ben de Can'ı kulağında telefonla gördüğüm andan sonra daha fazla reklam almak uğruna uzayan sahnedeki karakterin ta kendisi oldum. Bana ait bir güç kırıntısı arıyorum ama bu hiç mümkün durmuyor. Can bana doğru adım adım geliyor ve ben hissettiğim o paniği bir türlü dışarıya yansıtamıyorum. Ayşegül'ün gözlerinin Can ve benim aramda kaydığını biliyorum ama o lanet olası uzuvlarım tüm işlerini kaybetmiş gibi hissediyorum. Hatta hissedemiyorum demek daha doğru olur.

Ayşegül'ün çantasına attığım telefon çalmaya devam ederken Can dünyanın en büyük arsızlığı ile tam yanıma geldi. Kulağından bir türlü çekmediği o lanet telefonunu alıp, ağzının tam içine sokmak isterdim ama hala aptallaşan bir ifadeyle onu izlemeyi sürdürüyordum. Telefonu hafifçe kulağından uzaklaştırıp "Anne tamam artık bak gelinin yanına geldim. Sonra konuşalım," dediğinde sağ elimin işaret parmağı attı. Ayşegül'ün tüm havayı içine çekmek ister gibi aldığı derin nefesinin sesini duydum. Can gözlerini devirdikten sonra "Ben de seni seviyorum anne," diyerek telefonu kapattı ve bir elini gözlerimin önünde sallayarak "Yakışıklılığım mı seni böyle aptala çeviren?" diye sordu. Üzerimde yarattığı yıkımdan habersizdi. Başından beri tüm bunları yapanın Can olduğunu düşünürken, neden onun bu işin sonucunda çıkmasından korktuğumu düşünmek istemiyordum. Bana bir yıkım yaşatabilecek olmasına nasıl izin verdiğimi bir türlü anlayamayacaktım.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattıktan sonra "Can," diye mırıldandım. İsmi özlem dolu birine seslenir gibi çıkmıştı dudaklarımdan. Ellerimi kaldırıp havadaki elini tuttum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki ne diye bunu yaptığımı tam olarak kestiremedim.

Titreyen elim onu korkutmaya yetmişti. Yüzündeki sakin ifadenin yerini tedirginlik alırken "Sen iyi değilsin," dedi. Ben uzun zamandır iyi olamadım zaten.

Söylediğini görmezden gelerek "Az önce annenle mi konuşuyordun?" diye sordum. Yanımdaki boşluğa elimi bırakmadan otururken "Evet," dedi. Boştaki eliyle cebinden telefonunu çıkarıp, son aramalar kısmına girdi. Annesiyle olan uzun konuşmasını gözümün önüne tutarken onu kıskandığımı düşündüğünü eğlenen bir ifadeyle "Yoksa sen bir kızla mı konuştuğumu düşündün?" demesiyle algılayabildim. Elimi hızla elinin içinden çekerken geriye kayarak ondan da uzaklaştım. Ona ne zaman yakınlaşsam kendimi bir ateş çemberinin içinde buluyorum. Yanacağımı bile bile ona yürümek aptallık.

Az önce yaşadığım hayal kırıklığından sıyrılmak için abartılı bir sinirle "Saçmalama," diye tısladım. "Sadece," dedim ama devam edecek bir cümle gelmiyordu aklıma. Yardım istemek için Ayşegül'e baktığımda onun da en az benim kadar karmaşık olduğunu gördüm.

"Sadece ne?" diyerek konuyu uzatan Can'a çevirdiğimde meraklı gözleri üzerimden bir saniye bile ayrılmıyordu. Ben ise zihnimde bir boşlukta yüzüyordum.

Ne diyeceğimi ve ne yapacağımı kestiremeyen bir halde "Hiç," dedim.

Kalın kaşları havaya kalktı. "Aslı," dedikten sonra "Neden annem ile konuşup konuşmadığımı merak ettiğini söyler misin?" diye sordu. Çünkü senin kavanozları gönderen kişi olduğuna çok eminim ve bundan korkuyorum. Senin o kavanozları gönderen kişi olman benim için bir yıkım olabilir. Bu yıkımı yaratabilecek kadar hayatımdasın, Can. Can senim benim hayatımın tam ortasında yerini edinmişsin.

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin