39 - "Yalan"

1.3K 129 123
                                    



Bir gün ona yalan söylediğimi fark eden babam beni karşısına alıp "Dünya tükenir, yalan tükenmez," demişti. Ben o günden sonra bu cümlenin anlamını ve genele yayılma durumunu ne kadar incelersem inceleyeyim anlamsız gelmişti. İlk defa yalan söylemiş ve en sevdiği insana karşı mahcup olmuşken yalan nasıl olur da benim için tükenmezdi? Babam daha fazla utanmam ve hatamı anlamam için "Bunun bir sonu gelmez," dediğinde o gün bunun bir sonu olduğunu ona göstereceğimi biliyordum. Ondan sonra yaşadığımız her durumda dürüstlüğü seçerek babama yalanların da bir sonu geldiğini gösterdiğimi düşünürken kendimi yıllar sonra bir yalan yumağı içinde bulmaya başladım.

Hastaneye gitmeyi reddedince Cem ile beraber eve gelen Çetin saatlerdir yalan üzerine psikolojik laflar ediyordu da bu durum 'Dünya tükenir, yalan tükenmez,' cümlesi kadar anlamsız geliyordu. İlk defa bir yalanlarla mutlu olabildiğimi keşfetmenin tadını çıkarıyor olmak beni utandırsa da bunu saklayamazdım. En azından Cem, Çetin ve Ayşegül'e karşı bu konuda fikrimi açıkça belirtmem gerek diye düşünüyordum. Yalan söylemenin bana getirdiği mutluluğu en dürüst halime onlara anlatmam bile benim ne kadar karmaşık bir durumda olduğumu gösterirdi ama bu önemsiz gelmeye başlamıştı.

Karşımdaki koltukta oturan Çetin dağınık saçlarını bir eliyle karıştırıp iyice dağıttıktan sonra "Yalan söylemen seni karakterinden uzaklaştırır," dediğinde ona ters bir bakış attım.

Cem bu duruma sessiz kalırken "Yapamam," dedim. "Can'a sapığım da benimle beraber hortladı demek istemiyorum. Güzel olan anları bununla gölgelemek istemiyorum." Zihnimdeki ses yalanların Can'ı hayatımda tutacağını söylüyor.

Cem sakin bir şekilde "Bir de Fatih var," dediğinde ona da ters bir bakış attım.

Çetin geriye doğru yaslanırken "Fatih ne yazmış?" diye sordu.

Sildiğim mesajı hatırlamak zor değildi. "Nasılsın yazmış. Sadece bu kadar."

"Ve sen de bunu hemen silip Can'a yalan söyledin," diyen Cem'i boğmamak elde değildi.

Sert bir sesle "Yalan söylemedim," dedim. "Ona sadece Samet'in derste olduğunu mesaj olarak attığını söyledim. Yani Fatih ve kavanozları gönderen kişiden mesaj aldım demek yerine Samet'ten mesaj geldiğini söyledim."

Bıkkın bir sesle "Bu yalan değil mi?" derken elindeki tepsiyi sehpaya bırakan Ayşegül de onlar gibi düşünüyordu. Uzanıp kahve kupasını aldım ve geriye doğru yaslandım. "Başıma ahlak bekçisi kesilmenizi anlamıyorum. Hayatım boyunca dürüst olmak için elimden geleni yaptım ve sonuçları ortada. Ben bu duruma artık tahammül edemiyorum. Gerekirse numaramı değiştiririm."

Çetin kahvesinden bir yudum aldıktan sonra gözlerini dikkatle üzerimde gezdirdi. "Numaranı değiştirdin diyelim. Fatih'i engelleyebilirsin ama sapığın onu da bulur gibi geliyor. Ayrıca ya karşılaşırsanız Fatih ile o zaman ne yapacaksın?"

Fatih sorusunu es geçip "Kavanozları gönderenin hala kim olduğunu bulamamak çok sinir bozucu," diye söylendim.

Düşünceli bir sesle "Polis fazla üzerine düşmemiş olabilir," diyen Ayşegül'e baktım. Haklı olduğu ortadaydı. "Biz bir şeyler mi yapsak? Hem Can öğrenmeden halledebiliriz."

Ayşegül'ü dikkatle dinleyen Cem ona doğru döndü. Ne zaman Ayşegül'e baksa gözlerinde ışıltılar beliriyordu.

Cem "Biz araştıralım," dediğinde, Çetin ona alaylı bir ifadeyle "Biz doktoruz Sherlock değiliz evlat," diye bir karşılık verdi.

"Sen hani doktor değildin?" dediğimde Çetin bana şaşkın bir ifade ile bakıp "Sen gerçekten iyisin," diye söylendi daha çok küfreder gibi.

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin