28 - "Çiçek Adam"

1.5K 156 390
                                    

Bölüm Şarkısı: Vazgeçtim / Yıldız Tilbe



Vazgeçmek üzerine;

Kaç yazar ve kalem, sayısını bilmediğim kadar cümle kurmuştur, bilmiyorum. Çok kitap okusam da çoğu kalmaz aklımda ya da düşününce gelmez dilimin ucuna... Ama var olduklarını biliyorum ya da bir yerlerden anımsıyorum. Evet, anımsıyorum ben bunu yaşayan kalbi kırıklarla dolu kalemleri...

Yanlış hatırlıyorsam da; yazmamışsa eğer hiçbir kalem bunu; ben yaşıyorum ve yazacağım.

Yaklaşık on dakikadır, defalarca vazgeçtiğim adamın, karşımda durmuş genç bir çocuk gibi panikle debelenmesini izliyorum. Beni fakültenin arkasındaki banklara getirdikten sonra sakin bir şekilde konuşmamız gerektiğini ve oturmamı istemiş ben de sessizce tam gösterdiği yere oturup beklemeye başlamıştım. Dakikalardır burada ağaçların arasındaki eski bir bankta oturuyorum. O karşımda kendi içinde bir şeyleri kararlaştırırken ben de başladım onu izlemeye. Birkaç adım ötemde stres karışımı bir heyecan ile bir sağa bir sola adımlarken onu anı defterimin en güzel köşesine kazımaya başladım. Aldığı her nefesi, zihnimin derinine hapsettim. Onun gün geçtikçe zayıflayan bedenini sarma isteğime karşı direnirken, dünyanın en güzel Fatih'ini izlemek için hareket bile etmemeye kararlıydım.

Stres ile yaktığı sigarasını içerken "Beni dinlemen için seni bu şekilde yakalamam gerekiyordu," dediğinde "Anlıyorum," dedim. Gerçeği itiraf etmek gerekirse, bir şey anladığım yoktu. Sadece onun daha fazla gerginleşmesini istemiyordum.

Başını iki yana sallarken, bu sefer sola doğru adımlamaya başladı. "Anlamıyorsun," dedi. Derin bir içe çekişin ardından sakin bir şekilde "Seni hiç anlamadım zaten," dedim. Adımlamayı bıraktı ve bana döndü. Bir eliyle sakallarını düzeltirken derin bir nefes aldı. Büyük ihtimalle sakinliğim onu şaşırtmıştı. O bir şey söylemeden "İlaçlarımı alıyorum o yüzden sakinim," diye bir açıklama yaptım. Fatih'in gözlerinin içine bakarak yalan söyledim. Evden çıkarken kullanmayı unuttuğum ilaçların etkisi değil de üzerimdeki sakinlik, Fatih'in bana olan etkisiydi.

"Eh bu iyi," diyerek yanıma geldiğinde kayarak ona yer açtım. Sol tarafımın ona ait olduğunu biliyor gibi geldi ve sağ tarafıma oturdu. "En azından söyleyeceklerimi sakince dinleyeceksin. Keşke ben de bir sakinleştirici alsaydım." Sesindeki çocuksu heyecana ilk defa tanık oluyordum. Fatih bir çiçek bahçesi. Bahçenin içine attığım her bir adımda farklı bir çiçeğe denk geliyorum. Dünya üzerinde olan tüm çiçekleri bitirmişiz de sanki artık yeni türleri keşfetmeye başlamışız gibi...


Sesimin titremesini bastırmaya çalışarak "Böyle bir an yaşayacağımı bilsem getirirdim yanımda," diyerek gülümsedim. Tam o esnada ağaçların sıklaştığı yerdeki bankta onları gördüm. Tam karşımız da oturmuş, bizi izliyorlardı. İkisinin de üzerinde birbirinin benzeri takım elbiseleri vardı. Nazım Hikmet bir bacağını diğerinin üzerine atarken, Sabahattin Ali ayaklarını uzatmış, geriye doğru yaslanmış bir şekilde oturmuştu. Gözleri bizim üzerimizdeydi. Nazım'ın dudaklarında hafif bir tebessüm, Sabahattin Ali'nin gözlerinde ise çözemediğim bir ifade... Öyle deli gibi özledim ki bu iki adam ile konuşmayı. Onları görüyor ve onlara ulaşamıyorum. Özlemim katbekat artıyor ve bu özlemi dindirecek bir çare bulamıyorum. Bana niçin sırt döndüklerini anlayamadıkça onlara ulaşamayacağımın da farkındayım. Gözlerim de hasret ve dudaklarımda özlemle onlara bakıyorum. Bir Nazım'a bir de Sabahattin'e...

Parmak uçlarımdan başlayan hafif soğuk bir dalga kollarıma doğru çıkarken geriye doğru kayarak sırtımı bankın arkasına yasladım. Gözlerimi onların üzerinden almak öyle zordu ki Fatih düşünceli bir sesle "Aslı," dediğinde bakışlarımı ona çevirmek dünyanın en zor işi gibi gelmişti. Yine de başımı hafifçe ona çevirebildim. "Sadece en yakınlarımın bildiği her şeyi ben her seferinde sana anlattım. Sana sırlarımı açtım ve bir kez bile şüpheye düşmedim. Seni hiç tanımıyorken bile güvendim. Yine bugün belki yakınımdakilerin bile bilmediklerini sana anlatacağım," diyerek başladı sözlerine. "Hayallerimi nasıl biliyorsan artık hayatımı da bilme zamanın geldi. Bildiklerin sorularına cevap olacak ve bu sefer," dedikten sonra sustu ve gözlerini gözlerime çevirdi. O siyaha yakın iri gözlerinde o cümlenin devamını gördüm. En derinim de bunu hissettim. Onun boşluklarını dolduracak kadar sevmek. Ah! Bu nasıl sevmek. Kendimi bile tanımazken seni tanımak. İşte bu yüzden sana hiç sahiden kızamıyor ve sinirlenemiyorum.

Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin