Bölüm Şarkısı: Kardan Çiçekler / Aysel Yakupoğlu
Karanlık bir odanın içindeyim. Bir rüya ya da kabus olduğunu düşünerek etrafıma bakıyorum ve tek duyduğum şey hafif bir şekilde çalan bir müzik. Hiç duymadığım bir kadının, hiç duymadığım bir şarkısı bu. Odanın içinde adımlar atarak sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum ama bir türlü o sesin sahibine ulaşamıyorum. Başımı kaldırıp tavana bakmak istiyorum ama çok karanlık. Pes ederek dizlerimin üzerine çöktüğümde kadının o buğulu sesinden dökülen kelimeleri algılamaya başlıyorum.Ben pes ettikçe onun sesi yükseliyor.
Ben pes ettikçe o daha fazla acı çekiyor.
Boğuk bir sesle "Piraye," diyerek bana seslenen Can'ı duyduğumda bir panik dalgası üzerimde yayılmaya başladı. Bana Piraye, diye seslenmesinden nefret ediyorum. Bunun öfkesini hissederek karanlık odada etrafıma bakınıyorum ama Can'a dair bir iz yok. Bana tekrar o şekilde seslenecek olmasından korkarak kulaklarımı iki elimle kapatıyorum.
Aynı ses bir kez de "Kızıl," diye seslendiğinde göz kapaklarım bunu bekliyormuş gibi aralandı. Bilincimin yerine gelmesiyle, kalbimi harekete geçiren kokusu hızla bana doğru akmaya başladı. Başımı kaldırdığımda bana uzun kirpiklerinin ardında ışıldayan gözlerle bakan Can'ı gördüm. Bir erkeğin sesinde duyduğum en güzel tonla "Şiirler kavuştu aydınlığa sen hala beni şu gözlerinle kavuşturamadın," diye mırıldandığında tüm öfkemi unuttum. Bana istediği gibi seslensin istedim. Sonsuz sayıda, sonsuz sıfatı benimle bulsun. Her cümlesinin sonu bana çıksın. Her bir nefesi bana günaydın olsun. Kirpikleri benim kelimeler dizdiğim şiirden dizelerim olsun istedim.
Düşüncelerimin güzelliğinin içimi ısıtmasıyla, dudaklarımda bir tebessüm meydana gelirken "Uyandığın ilk an sesin böyle güzel mi oluyor senin?" diye sordum.
Ciddi bir ifadeyle "Seninle bir kez daha aynı güne uyanmıştık. O zaman böyle bir iltifat ettiğini hiç hatırlamıyorum," diye karşılık verdiğinde onu öpmemek için kendimi engelliyordum.
Göğsünden tutunarak doğruldum. Gözlerimi ilk defa onun yüzünü bu kadar yakından görüyormuş gibi üzerinde gezdirirken "O zaman fark edememişim," dedim. İşte tam bu anda rüyamın ardındaki müziğin Can'ın telefonundan geldiğini anladım. Şarkı sürekli bir tekrar halindeydi. Kadının içimi acıtan bir sesi vardı. Bakışlarımı tekrar Can'a çevirdiğimde "Güzel şarkıdır," diye mırıldandı.
"Sabah sabah iç açtığı söylenemez," diye huysuzca söylenerek dizlerimin üzerine kalktım.
Bozulduğunu belli eden bir sesle "Aysel Yakupoğlu," diye bir açıklama yaptığında yataktan kalktım. Derin bir nefes alıp ona elimi uzattığımda, tereddüt etmeden tuttu. Üzerindeki yorganı ayaklarıyla kenara attıktan sonra ayağa kalktı. "Günaydın suratsız şirin," derken eğilerek burnuma bir öpücük kondurdu. Geriye doğru bir adım atarken bir elimle burnumu tutuyordum. "Sakın bir daha burnuma dokunma," dedim ciddi bir şekilde.
Verdiğim tepkiye şaşkın bir şekilde bakarken "Neden?" diye sordu. Az önce tuttuğu elimi ondan kurtarmak istedim ama buna izin vermedi. Elimden tutarak beni kendine çektiğinde, az önce onu uyarmamışım gibi tekrar burnumu öptü. Ondan uzaklaşmaya çalışırken "Yapma," dedim. En azından bu kez daha normal bir tonu yakalamıştım. Ben huysuz bir şekilde "Huylanıyorum ve burnuma dokunulmasından hoşlanmam," derken o beni pek umursamıyor gibiydi. Kollarıyla beni tamamen sarıp, göğsüne doğru çekti. Ondan kaçma işine pes ederek kollarımı bende onun göğsüne doladığımda az önce içime ilmek ilmek hüznü işleyen kadının sesinde dans eder gibi sallanmaya başladık. Dans etmekten ziyade sarmaş dolaş bir halde adımlamak da denilebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Kavanoz [TAMAMLANDI]
General FictionBeni sevdiğime ve sevildiğime ikna eden Can'a baktım. "Seni hep sevdim," dedi. "Seni kendimi kaybedecek kadar çok sevdim." Gülümsedim. Bu sevilmeyen bir kadının buruk gülümsemesiydi. Bir kabullenişti. "Seni kendimi bulacak kadar sevdim," dedim. "Se...