Bana önerdiği şarkılar sayesinde daha çabuk bölüm yazdığım bir abim vardı. Bu nedenle ona çok teşekkür ediyorum.
Bölüm kısa ancak sebeplerim var. Bir sonraki bölüm baya uzun olacak çikolatalarım😍😍 Şimdi çikolata ne alaka diye düşünebilirsiniz. Hemen açıklıyorum. Canım çikolata çekti ama gidip almaya üşeniyorum. 😂😂 Hey ben kumanda uzak diye iki saat bal reklamı izlemiş biriyim, tamam mı?
Alışın bana doktorlarrrr!!
SEVİYORUM ULAN SİZİ... 💙💜💚💛
***
İnsan bilmediği şeyden korkar mıydı? Evet insan bilmediği şeyden korkardı. Ben aşkı tatmaktan hem korkuyor hem de ölümüne istiyordum. Ancak küçücük bir hoşlantı bile bana bu denli acı verirken aşk bana ne tür acılar yaşatırdı bilemiyordum. Daha çok kestiremiyordum. Ve bu bilinmezlik beni delirtiyordu.
O, güzel başlayan ama berbat biten günün ardından iki gün geçmişti. Bugün Can hastaneden taburcu olacaktı ve benim moralim fazlasıyla bozuktu. Nasıl ayrılacaktım ben ondan?Ona bu denli bağlanmış, benimsemişken benim için fazlasıyla zordu bu durum.
Her ne kadar ara ara görüşecek olsakta alışmıştım ben onu her sabah görmeye. Daha fazla yatakta yatmanın bir anlamı olmadığı için yuvarlak ve siyah yoğunluklu yataktan çıktım. İki gündür ölüden farksızdım. Yataktan çıkmamış, doğru düzgün yemek yememiştim. Arada sırada -sonunda- ailesinin yanından dönen Sinem ile dertleşmiş, birbirimizden ayrıyken biriken dedikoduları yapmış ve bol bol günah kazanmıştık.
Ona sürekli Can'dan bahsetmiş, Egemen'ın odunluklarını anlatmıştım. O yokken gelişen olayları öğrenince Can'a karşı ayrı bir sempatisi oluşmuştu. Egemen ile mutfakta geçen dakikaları anlatınca ise bir ton küfür savurmuş, demediğini bırakmamıştı. Haklıydı ama hem de sonuna kadar.
İlk önce benim duygularımla oynamış ardından kendini başka birinin kollarına atmıştı. Pişmandı işte beni öptüğü için. Nedenini bilmesemde pişmandı. Neden diye sormayacaktım. Sıkılmıştım artık dönüp arkama bakmaktan. Yaşadığım acıları tazelemekten yorulmuştum. Sorular beynimi çürütmüştü.
O gün- bahçede ağladığım zaman- tekrar hatırlatmıştı acı gerçek kendini. Yalnızdım ben. Kapanmayacak bir yalnızlığım olacaktı sonsuza kadar. Her ne kadar kendimi 'Sinem var hiç olmazsa.' diye avutsamda o da gidecekti günün birinde elbet. Bedenen olmasa bile ruhen kopacaktık birbirimizden belki de.
Daha fazla oylanmadan banyoya doğru yürüdüm. Üzerimde bulunan pijamaları çıkartıp sepete attım ve keskin suyun altına girdim. Sağ elimi soğuk fayansa dayayıp, başımı suyun akış yönüne doğru kaldırdım. Soğuk, bir o kadar da can yakıcı suyun altında kısa sürede duşumu alıp beyaz bornozumu üzerime geçirdim. Uyuşuk adımlar ile odama ilerledim ve dolabın önüne geçtim.
Dolap bana, ben dolaba bakarken gözüm aynadaki yansımama ilişti. Dolapla bakışmayı kesip duvarda bulunan boy aynasındaki yansımama baktım. Ne de yorgun görünüyordu bedenim öyle. Ne bitap, ne hırpalanmış... Üzerimdeki bornozun kuşağını çözüp, yakalarından tutarak omuzlarımdan aşağıya sallandırdım.
Bornoz ,bedenim ile iletişimi tamamen kesip gri ve krem rengindeki parkeye düşene kadar aynaya bakmayı kesmedim. Her ne kadar bedenen iyi görünsemde ruhen çökmüştüm. Düşündüm. Bu güne kadar yaşadığım acıları düşündüm. Kime, ne günah işlemiştim de bu denli zor bir sınav ile karşı karşıyaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTOR I Siyahın Dansı 1+2
RomanceGizli Cevherler kategorisi; #Wattys2016 KAZANANI!!! *** Geçmiş kafasını tozlu perdeler arasından uzatmış gülümserken başlamıştı tüm hikaye. Toprak girdiği bir ameliyatta hem küçük Can'ın hayatını hem kendi hayatını kaleme almıştı. Tek farkla! Kalemi...