✴32.BÖLÜM✴

9.7K 495 54
                                    

Koskoca bir yılım sizlerle geride kaldı. Söylenecek çok şey var var ama sizi bir an önce bölümle buluşturmak istiyorum. Unutmadan yeni bir kitaba başladım profilimde bulabilirsiniz. Sizi seviyorum canlarım😍 Yorumsuz bırakmayın beniii

İYİ OKUMALAR 💙💚💛💜

***

CAN'DAN...

Boşluktaydım. Bir o yana bir bu yana savuruyordu rüzgar beni. Ona bulanmıştı her yerim. Annem kokuyordu. İlk kez canlı canlı annemi kaybetmiştim. Farkettim ki diğerinden daha betermiş bu acı. Gözyaşını görmek yakmıştı yüreğimi. Çırpınışları gitmiyordu gözümün önünden.

Neredeydi şimdi, bilmiyordum. Iyi miydi, kestiremiyordum. En son hatırladığım o ruh hastasının annemi götürüşüydü. Gözlerimi açtığımda yanımda amcamı bulmak dahi mutlu edememişti beni. Yanaklarım tam bir haftadır ıslanıyordu.

Evde tam bir cenaze havası vardı. Toprak'ın babası olduğunu öğrendiğim adam da benim gibiydi. Gözü yaşla parlarken yüreği yangın yeriydi.

Amcam uyumadan etmeden bir haftadır Toprak'ı arıyordu. Sinem iyiden iyiye çökmüş, kimseyle konuşmaz olmuştu.

Ölüyorduk günden güne işte. Dışarıda kar havası, yüreklerde yangın vardı. Ama o hala yalnızdı.

***

YAZARDAN...

Vicdandan anlamayandan merhamet beklenir miydi? Beklenmezdi değil mi! Kalbi olmayandan hiçbir şey beklenmezdi. Genç kız oturduğu soğuk betonda biraz daha çekti ayaklarını kendine. Etraf leş gibi kokuyordu. Fareler, böcekler her yerdeyken bir haftadır doğru düzgün yemek girmeyen midesini daha da çok bulandıyordu.

Sıkılmıştı artık. Sevdiği adamı özlemişti. Nefesi kim bilir ne yapıyordu şimdi? Bildiğine göre Can'ı serbest bırakmıştı bu manyak. Buraya ilk getirildiği gün kapıdaki adamlar konuşurken kulak misafiri olmuştu.

Kafasını demir parmaklıklı pencereye çevirip lacivert geceyi seyretti bir süre. Kapının açılma sesi ve ardından gelen cılız ışıkta bile kafasını çevirip bakmamıştı. Hergün olduğu gibi Borga denen ruh hastası öldü mü kaldı mı diye ziyarete geliyordu.

"Yine onu düşünüyorsun haksız mıyım?"

Odada sandalyenin yerde sürüklenme sesi yankılanırken Toprak o sandalyeyi onun kafasında parçalamak istiyordu. Sandalyeyi tam önüne koyup zaten küçük olan pencereyi kendi cüssesi ile kapattı. Ay ışığı sadece onun suratına vuruyordu. Bu sayede Toprak'ın nefret dolu bakışları karanlık tarafından saklanıyordu.

"Ahh...ah! Unutacaksın merak etme. Unutmasan bile vazgeçeceksin. Hem zaten aldığım haberlere göre Egemen iti karı kızın evinden çıkmıyormuş. Ne kadar ayıp... hiç yakıştıramadım valla."

Dizinde ki elini yumruk yapmış, adamın suratına geçirmemek için kendini sıkıyordu. Böyle bir aptallık yapıp kendini tehlikeye atacak değildi. Kaybedeceği güç savaşlarına girmezdi, Toprak.

Ancak ona inanmamakta da son derece kararlıydı. Egemen onun gibi aşağılık bir adam değildi ve onu her yerde aradığına yemin dahi edebilirdi. Güldü kız. Öyle ruhsuz öyle alaylı güldü ki Borga tırsmadan edemedi. Toprak duygularını saklamakta hayli ustalaşmıştı.

"Ayıpladığın şeylerin başrolünde olmakta senin vizyonsuzluğun demek ki. Ya merak ediyorum da böyle dümdüz bir aptal olmaktan hiç sıkılmıyorsun değil mi?"

DOKTOR I Siyahın Dansı 1+2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin