✴28. BÖLÜM✴

17.9K 664 45
                                    

Merhabaaaaa!!! Nasılsınız canlarım? 😍😍 Neyse neyse fazla uzatmadan bölümle bırakıyorum sizi.... Bu arada medyadaki resme aşık oldummm😍😍 Tam bölüm için çizilmiş gibi.

Yorumlarınızı merakla bekliyorum haberiniz ola😀😀 Facebook sayfamıza da beklerim unutmadan söyleyim dedim

İYİ OKUMALAR, SİZLERİ SEVİYORUM...💙💚💛💜

***

Biliyordum... her gece, her sabah, her saniye eksiliyordu bir şey kalbimden... Ama eksilenin ne olduğunu bir türlü bulamıyordum. Labirent gibiydi hayat ve nispet edercesine çıkmak sokaklar çıkarıyordu karşımıza. Zehirli sarmaşıklar sarıyordu duvarlarına.

Haftanın birkaç günü de olsa oturup konuştuğum adam çıkmıştı katilim. Beni babasız, sevgisiz bırakmış bir de karşıma geçmiş gözyaşı döküyordu. Kollarını açmış ona koşmamı bekliyordu. Geç kalmıştı babalığa! Park köşelerinde babasıyla oyunlar oynayan çocukları seyredip içim çıkana kadar ağladığım zamanlar geldi aklıma.

Onlara ne de çok imrenirdim öyle.

"Kızım..."

Ellerim iki yanımdan sarkıyordu. Boşluktan ibarettim. Yoktum. İntihar kalemim elimde, mürekkebi karşımdaydı. Ne diye seslenmişti bana? Kızım... Yakışmıyordu ağzına. Yakışmamıştı.

Her zaman ki gibi güçlü durmuyordu. Gözlerinde yılların yorgunluğu vardı mesela. Gözyaşlarıyla harmanlanmış mavi gözleri kendi gözlerimi çekip çıkarma isteği uyandırıyordu. Babamın kızıymışım meğersem. Saçlarım, gözlerim, yüzüm... Her şeyim. Kendimden nefret etmemi sağlayacak bir benzerlikti.

Dışarıya çıkıp delicesine koşmak, kendi benliğimde kaybolmak istiyordum. Ömrümde böyle ölmemiştim ben! Nefes aldığımı hissetmiyordum. Sanki... sanki birisi iki eliyle boğazımı sıkıyordu. Boğuluyordum...

Gözlerim sadece ona odaklaydı. Adım atmak istiyordum. Geriye veya ileriye mi işte ona karar veremiyordum.

Konuşmak için ağzını açınca hızlı bir damla peydah oldu. Tozlu zemine düşen sesini sadece ben mi duymuştum?

"Mavi kele-"

Sesim beni bulmuştu sonunda. Öyle bir bağırmıştım ki depoda birkaç kez yankı yapmıştı.

"SAKIN!"

Elimi kaldırıp işaret parmağımı ona doğru salladım.

"Sakın Ahmet Yılmaz, sakın! Bana o kelimeyi sadece bir korkak gibi kaçan babam söylemiş zamanında. Baba demeye bile utanıyorum biliyor musun? Hakketmiyor çünkü o. Ama sen Yılmaz bir daha kelebeğin 'k'sini ağzına alma."

Her kelimemi tükürür gibi söylemiştim. Bunca zaman bana yaşattıklarını ödemenin kıyısından dahi geçmezdi. Yazık oluyordu işte. Her aldığım nefes boşa gidiyordu.

Bir adım attı bana doğru. Gözyaşları usul usul dökülüyordu ama umrumda değildi. Tiksiniyordum.

"Yaklaşma Yılmaz! Ben senin babanım,deme! Annemle beni bir başıma bıraktın sen..."

Çığlık çığlığaydım. Yere çöktüm yavaşça. İçim yanarken üşüdü bedenim. Ruhum sustu. Dilim zehir zemberek...

"Yıllarım..." fısıltım yankı yapmıştı.

" Yıllarımı geri getir BANA! Annemi geri getir... Gözyaşlarımı, korkularımı, üşüyen küçük bedenimi geri ver hiç YAŞANMAMIŞ gibi. Dalga geçen çocukları sil AT! "

DOKTOR I Siyahın Dansı 1+2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin