Öncelikle hepimiz için on bir ayın sultanı hayırlara vesile olur inşallah, meleklerim😀 Sonrasında ise okuyanların kendini belli etmesini istiyorum. Emin olun yorum ve voteleriniz beni daha hızlı yazmaya teşvik edecektir.
Yaz tatiline girdiğimiz için bölümler daha hızlı gelecek ancak okuyucu sayısı az. 😯😯 Bu nedenle sizlerden ricam kitabın tanınmasında yardımcı olmanız. Yaz tatilinde iki veya üç günde bir bölüm atmaya çalışacağım...
İYİ OKUMALAR!!!☺☺
UNUTMAYIN YORUM VE VOTE!!!!
Son bir şey daha. Karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz? 💙💚💜💛
***
YAZARIN ANLATIMINDAN...
Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalarken genç kızın yaptığı tek şey tırnaklarında ki etlere işkence etmekti. Televizyonun karşısına geçmiş, boş boş siyah ekrana bakıyordu. Amaçsızca!
Bacakların bağdaştırmış, bağdaş yaptığı bacaklarının üzerine ise açık mavi kırlenti koymuş bir şekilde pudra pembesi kanepenin ortasında oturuyordu.
Bahçede tek başına gözyaşlarını dökmüş ve hiçbir şey olmamış gibi üzerini silkeleyerek içeriye geçmişti. Alışmıştı artık Toprak. Gözyaşlarını tek başına silmek bir müddet sonra koymamaya başlıyordu. Biliyordu, kendisinin çaresiz olduğunu...
Biliyordu çünkü; bir kadının en çaresiz olduğu an, gözyaşlarını kendi elleri ile sildiği andı. Benimsemişti yalnızlığını... Hissetmişti acıyı, defalarca... Fazla acıdan bedeni uyuşmuş, yalnızlıktan kendi kendine konuşur olmuştu.
Bir dakikalık mutluluk için her şeye razıydı, hâlbuki. Ama bundan sonra olanlar ona bomboş geliyordu çünkü hissetmiyordu. Mutluluğun M'sini bilmeyen bir insandan defalarca tattığı acıyı hissetmesini beklemek garip olurdu zaten.
Toprağın boş boş ekrana bakmasını sonlandıran zil sesi olmuştu. Derin bir of çekip, kucağında ki kırlenti sertçe kanepeye koyarak(!) ayağa kalktı. Uyuşuk hareketler ile kapıya ilerleyip, nasıl göründüğünü önemsemeden kapıyı açtı.
Karşısında Sinem'i görünce ruhsuz bir bakış atıp aynı hareketler ile salona geri döndü. Kapıyı açık bırakmıştı.
Sinem arkadaşının şişmiş ve kızarmış gözlerinden ağladığını anlamıştı. Yüzünde ki gülümsemeyi de eş değer olarak silmişti. Yakışmazdı ona sevdiği insan üzgünken gülmek. Vakit kaybetmeden kapıdan içeriye girdi ve Toprak gibi salona girdi.
Koltuğa oturmuş, sol gözünden bir damla yaş akan arkadaşını görmesi ile olduğu yerde durmuş ve onu izlemeye başlamıştı. Üzülürdü hep, kırılırdı Toprak. Ağladığına birkaç defa denk gelmişti. O günler ise annesinin öldüğü gün ve doğum günleri olurdu.
Onun dışında ağladığını görmemişti. Biraz hafızasını kurcaladığı zaman ise bugün o günlerden biri olmadığını anlaması uzun sürmemişti. Geriye tek bir olasılık kalıyordu. Egemen KARA. Nam-ı Diğer Egolu Kalas.
Ona bu adı takması pekte zor olmamıştı açıkçası. Egosundan kendi görünmeyen, bir kızın ilk öpücüğünü ansızın çalıp giden kalasın teki olduğu için ilk akla gelen bu olsa gerekti, Sinem'e göre. Hala şu öpücük muhabbeti yüzünden Egemen'e gıcıktı zaten. Şimdi de tek arkadaşının onun yüzünden üzülmesi Egemen'e karşı daha çok sinir olmasına neden oluyordu.
Yavaş ve sakin adımlarla koltuğa ilerleyip Toprağın yanına oturdu. Anlamsız bir şekilde Toprak gibi siyah ekrana bakmaya başladı ancak bir zaman sonra deli olduğunu düşünmeye başlamıştı. Sağ ayağını kırıp ,koltukta, Toprağa döndü ve omzuna dokundu yaralı kızın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTOR I Siyahın Dansı 1+2
RomanceGizli Cevherler kategorisi; #Wattys2016 KAZANANI!!! *** Geçmiş kafasını tozlu perdeler arasından uzatmış gülümserken başlamıştı tüm hikaye. Toprak girdiği bir ameliyatta hem küçük Can'ın hayatını hem kendi hayatını kaleme almıştı. Tek farkla! Kalemi...