✴20. BÖLÜM✴

25.4K 1K 56
                                    

Evetttt!! Ben geldim. Nassınız? 😂😂 İyisiniz iyisiniz. Ben mi? Ben bomba gibiyim 😛😛 Yarın bir bölüm daha gelecek kısa demeyiniz pleaseeee 😘😘

Şimcik! Yarın iki sürpriz yapacağım sizlere. Biraz heyecanlanın 😈😈😈 Çünkü ben de fazla heyecanlıyım 😀😀 Yazarınız yani penn 15 yaşını dolduruyorrr. Onun şerefine çok mutlu etcem sizi. Hadi yine iyisiniz 😎😎

Gindinize iyi bakın. Yarın görüşürüz bebeklerimmm 🙌🙌🙌

İYİ OKUMALAR CANLARIMMMM 💙💛💜💚

***

YAZARIN ANLATIMINDAN...

Zaman durmuştu... Sanki sıradandı her şey... Koşan çocuklar, denizin kıyıya vurduğu an çıkardığı ses, yanlarındaki kaba adam hepsi kaybolmuştu.

Ne demişti Can?

Anne...

Neydi anne? Ne demekti? Toprak unutmuştu hepsini. Can ise bir kere bile tatmamıştı ki. Kendini bildi bileli böyle içten 'Anne' dememişti ki... Şimdi ise karşındaki mavi gözlü güzel doktor sayesinde,iliklerine kadar yaşamıştı 'Anne' demenin verdiği duyguyu. Güven vardı gözlerinde. Şefkat...

Acaba aklından geçenleri söylese kabul eder miydi, Toprak? Elinden tutup 'Benim Annem!', diye dolaşabilir miydi? Peki toprağın altında yatan meleğine haksızlık olmaz mıydı, bu? Kırılmaz mıydı, çürük kalbi? Üzülmez miydi?

Bir anda tüm şefkati uçup gitmişti. Toprak'a bakan bakışları hissizleşmişti. Elinde tuttuğu pamuk şekeri yere atıp, bağırmaya başlamıştı.

"Sen benim annem olamazsın! Benim Annem öldü! "

Neydi hayal kırıklığı? Toprağın gözlerinde ki hüznü biri açıklamalıydı! Nereye gitmişti, az önce 'Annem' diyen çocuk? Neden böyle yapıyordu? Zeki çocuktu Can, anlamalıydı?

Can, Toprağın kırıldığını anlamıştı. Affetmezdi bile belki onu. Ama iş işten geçmişti bir kere. Yapacak bir şey yoktu. Şu an tek isteği annesinin mezarına gidip, Özür dilemekti. Can ondan başkasına 'Anne' demek istemiyordu. Diyemezdi ki!

Kalbinin tam orta yerinden kırılmıştı, genç kız. Gözleri sadece donuk elalara kenetliydi. Ne arkasındaki bahar kokulu sevdiğinin varlığını hissedebiliyordu, ne de yanındaki adamın sözlerini. Kalp kırıkları denizi ağlatmıştı. Kalbindeki sessiz çığlık arşa çıkmış, gökgürültüsü olarak gökte inlemişti.

Hafif hafif atan yağmur şiddetini artırmış, gözyaşlarını saklıyordu. Ağzını ağzını araladı ama diyecek kelime yoktu ki. O kimdi, Can'ın annesi olmak kimdi? Ne kadar da çok kaptırmıştı kendini bu rüyaya. Ne de çok hayal kurmuştu.

Zorlayarak konuştu.

"Seni asla..." devam edemiyordu ki. O lafın devamını getirmek istemiyordu. Gözlerini sıkıca kapatıp, ellerini iki yanında yumruk yaptı. Yapamadı. O lafın devamı dudaklarından çıkmayacaktı.

Yanında ki hareketliliği farkedince başını sağ yanına çevirdi. Çevirdiği gibi de önüne tekrar dönmüştü. Hazır değildi, onu görmeye. Nefesini tuttu. Sırf kokusunu alamamak için. Daha çok sevmemek için tuttu nefesini.

Hızla arkasını döndü ve arabasına ilerledi. Her ikisinede saniye bile bakmamıştı. Yoksa o donuk iki çift gözü asla unutamazdı.

Gideceği yer belliydi genç kızın. Ölüme gidiyordu. Daha çok ölmeye.

DOKTOR I Siyahın Dansı 1+2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin