ben hiç gitmedim ki

12.3K 377 12
                                    

not: özellikle 2. kitabı daha iyi anlayabilmek için Ateşin Kızı'da okumanızı tavsiye ederim.

ADA

Ben bu şehirde sevdiğim adamı kaybettim,sevdiğim adamı toprağa verdim.O yüzden bu şehirde olmak benim için Dünya'nın en zor işi. Bu kente ,sevdiklerime veda bile edemeden gitmek zorundaydım.Gerçi vedalarda da pek başaralı sayılmazdım ya... Öğrenciliğimizde yaptığımız gibi yürüyerek Ortaköy'e indim.Deniz kenarına,bağdaş kurup oturdum.Ilık bir rüzgar esmeye başlamıştı,tatlı tatlı yüzüme vuruyordu,okul çıkışlarında buraya gelir paramız bara yetmediği için çoğu zaman biraları,nevaleleri alır buraya doluşur,gırgır şamata yapardık.Şimdi sırasıyla sevdiğim kente veda zamanıydı.

Büyük hayaller kurduğumuz zamanlardı.Üzerine oturduğum şu beton benim gibi kaç kişiye arkadaşlık etmişti.Kaç kişinin büyük kararlarına,hayallerine,acılarına, ev sahipliği yapmış, büyük bir sükunetle onları dinlemiş her ne olursa olsun kararlarında hep yanında olmuştu.Az öteye elinde şarap şişesiyle ihtiyar bir adam yanaştı hemen ardından da kalabalık bir genç grup...onları görünce tebessüm ettim.Bir zamanlar bende böyle tasasızdım işte. Fırat'ın peşime taktığı koruma yanıma yanaştı kulağıma

"gitsek iyi olacak hanımefendi ortam kalabalıklaştı tanınmak istemezsiniz"

Derin bir nefes aldım artık vedaları bile istediğimiz gibi yapamıyorduk, birileri ne der,ne düşünür korkusuyla erteler olmuştuk tıpkı başka şeyler gibi

"elveda güzel kent kim bilir belki ne zaman karşılaşırız"

Yerimden doğruldum,bıraktığım çöpü toparladım güvenlik hamle yaparak elimden aldı.Ellerimi ceplerime sokarak arabaya ilerledim birkaç gün içinde bu kentten sonsuza kadar bir daha dönmemek üzere gidecektim.

Arabaya binmek için hamle yaptığımda gözüme karartı çarptı, dikkatlice karartının olduğu yere baktım birkaç saniye gördüğüme inanamadım Baran'ın silüetiydi, gözlerimi kapattım burada olmak,İstanbul'da olmak beni delirtmeye başlamıştı galiba.Gözlerimi tekrar açtığım da karartı yok olmuştu.

Eve vardığımda Asya ve Civan çoktan uyumuştu.Zeynep anneyse bir dizi seyrediyordu beni görünce

"ne oldu sana?"

"ne olmuş anne" ayaklandı

"yüzün kireç gibi kızım iyi değilsin"

"çok yoruldum bugün anne uyumak istiyorum"

"karnın aç mı senin yemek yemeyi de unutmuşsundur?"

"yok anne atıştırdım dışarıda sabah kahvaltıda görüşürüz"

Başını salladı,doğruca merdivenlerden yukarıdaki odaya çıktım. Bana ayrılan odanın içinde bulunan çocukların kaldığı odaya geçtim ilk önce meleklerim mışıl mışıl uyuyordu. Üstlerine ince pikeyi çektim.Ardından soyunup yatağa girdim.Bugün beni hem çok yormuş hem de fazlasıyla sarsmıştı.

Yarın doğruca kapalı çarşıya gidecek ardından da İstanbul'dan bir an evvel ayrılacaktım.

Sabah çocuklarla kahvaltı yaptıktan sonra Eva'yı da alarak Kapalıçarşı gittim. Biraz baharat birazda hediyelik eşya almak istiyordum. Hem Eva'ya da İstanbul'u gezdirmeyi istiyordum.

Kapalıçarşı en son geldiğim zamandan biraz daha farklıydı.Eskiden iğne atsan yere düşmeyecek olan yer şimdi tenhalaşmıştı.Gerçi böylesi bizim için daha iyiydi istediğimiz gibi eşyalara bakabilecektik.

Limonata içmek için mola verdik çevremdeki insanları izlerken bir çift göz gözüme değdi. Bu bakışı çok iyi tanıyordum Baran'ın bakışlarıydı ama böyle bir şey olmasına imkan yoktu.Eva'ya beni beklemesini söyledim.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin