BARAN
Ada'nın olan biteni sindirmesi için zamana ihtiyacı olduğunu biliyordum.Olayları sadece yüzeysel anlatabilmiştim ona.Dışarıdan ne kadar mantıksız göründüğünün farkındaydım ama o hastanede boynumun aşağısını tutmadığını öğrenmek tam bir felaketti.Zamanla kaslarım eriyecek,yatmaktan vücudumda yaralar oluşacak,nefes almam zorlaşacaktı. Ve başkalarına muhtaç yaşayacaktım.Bir bardak suyu bile kendi başıma içemeyecek,karıma dokunamayacak,onu istediğim zaman öpemeyecek,hiçbir beklentisini karşılayamayacak,çocukarımı kucaklayamayacaktım.Her hangi bir bitkiden,ottan daha farklı bir yaşantım olmayacaktı ve onlarıda bu mecburiyete sürükleyecektim.
Bunu onlara yapamazdım,bu kesinlikle olamazdı,aileme bu acıyı yaşatamazdım. Şimdi yapmam gereken Ada'nın sakinleşmesini bekleyip,her şeyi yoluna koymaktı.
Polisler gittikten sonra içeriye sarışın mavi gözlü otuzlarının sonunda bir adam girdi,telaşla Ada'nın yanına gelerek onun iyi olup olmadığını sordu.Bu adam kimdi böyle benim karım için neden endişeleniyordu ki Ada beni görmezden gelmeye devam ediyordu yine onun için yok olmuştum.İyi olduğunu ve adama kendisini eve bırakmasını istedi.Araya girdim ben varken başkasına gerek yoktu
"seni ben bırakırım"
"bay Karlıdağ'da şimdi gidiyordu Christian"
Gözümün içine bakıyordu. Dış kapıyı açtı,
"lütfen Baran"
Bu gece bir gerginlik çıksın istemiyordum o yüzden dışarı çıktım arabaya bindim içerde ne yaptıklarını takip ediyordum.Işıkları söndürüp,bütün kapıları kilitledikten sonra dışarı çıkmışlardı. Christian denilen adam elini Ada'nın beline atmış ve arabaya yönlendirmişti.Sinirle arabayı yumrukladım.Bu adam nereden çıkmıştı,bunca zamandır bu adam nasıl olurda dikkatimden kaçardı. Her şey eskisi gibi olsaydı böyle bir şeyin olmasına asla izin vermezdim.
Ama şu an tek yapabildiğim onların uzaklaşmasını seyretmekti.
ADA
Jack sabah cafenin talan halini görünce ne yapacağını bilememiş çaresizlikle hemen beni aramıştı. Birazdan orada olacağımı ve ortalığı toparlamaya başlamasını istedim. Çocukları okula bıraktıktan sonra dükkana geldim ve elindeki süpürgeyle ortalığı temizlemeye çalışan Jack'i bir süre izledim .Geldiğimi fark eden Jack elindeki süpürgeyi bırakarak
"tanrı aşkına Ada dün gece burada neler oldu"
"ufak bir tufan koptu sadece"
Aldırmaz tavırla barın arkasına geçtim kimseye bir şey açıklayacak durumda değildim.
"bana anlatacak mısın?"
"ben kendime bile anlatamıyorum lütfen şu kahrolası dağınıklığı topla ben mutfaktayım"
Bütün günü birbirinden güzel kekler,börekler yaparak geçirdim kafamı dağıtacak başka bir alışkanlık edinememiştim son yıllarda. Baran'ı unutmak için bütün bir orduyu doyurabilirdim ama ben bunları düşünürken bile Baranı düşünüyordum? Kim bilir şimdi neredeydi? Gitmiş miydi? Bu düşüncem birkaç dakika sürdü çünkü çok iyi biliyordum ki ,Baran hiçbir yere gitmezdi tabi hala tanıdığım eski Baran'sa.
Akşamüstü mutfak dağınıklıklarını toplarken Christian geldi. Çocukları parka götürdüğümde tanışmıştım onunla oda kızını parka getirmişti. Uzamış sakalları,hırpani görüntüsüyle ilk başta beni ürkütmüştü.Uzun süre ağladığını fark edince dayanamayarak yanına gitmiştim, çantamdan çıkardığım mendili ona uzattım Christian mendili alarak teşekkür etti.O güne dair aramızdaki tek iletişim sadece bu olmuş ilerleyen zamanlar da yavaş yavaş birbirine güvenen iki iyi arkadaş olmuştuk. Christian eşini ve 3 çocuğunu evlerinde çıkan yangın nedeniyle kaybetmişti. Mary şans eseri yangın günü babasıyla beraber büyük annesine ziyarete gittiği için kurtulmuştu. Christian'ın için umut ışığı olmuş ve hayata bağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
Romanceeserin tüm hakları @duman2014 'e aittir. BARAN VE ADA'NIN HİKAYESİ YENİDEN YAZILIYOR :) BURADA OLAN PARMAK KALDIRSIN AŞK İÇİN NE KADAR İLERİ GİDERSİN? "Öyle mi benim küçük karıcım demek kendini öldürmeyeceksin" Sesi duymamla kapıya dönmem bir oldu...