Kitap 1: Filizlenen Kötülük / Bölüm 1

12.1K 602 665
                                    

"Dünyanın belli bir düzeni vardır. Güçlü olan güçsüz olanı ezer."
"Dört büyük ülke vardır. Sayılamayacak kadar çok şehir vardır. ÜLKELER:
Nomui Krallığı. Kuzeyde bulunur. Dünya ticaretinin merkezi gibidir. Ekonomisi iyidir. Paralı askerler sayesinde korunurlar.
Baptoi Krallığı. Batıda bulunur. Savaşçılarıyla ünlüdürler. En iyi savaşçılar çoğunlukla bu krallıktan çıkar. Biraz yobaz krallıktır.
Denkai Krallığı. Doğuda bulunur. Büyücü yetiştirmekte ustadırlar. Bünyesinde her türden insanı barındırır.
Gonhei Krallığı. Güneyde bulunur. Büyülü yaratıkları avlama konusunda ustadırlar. En iyi avcılar çoğunlukla bu krallıktan çıkar.

Krallık olarak kabul edilmese de diğer dört krallığın ortasında bulunan büyülü yaratık bölgesi vardır. Bu bölgenin adı Wetsu Ormanı' dır.

Her krallığın içinde her türden insan bulunur. Büyücü, savaşçı, avcı gibi.

Enerjiye sahip her birey;
Savaşçı
Büyücü
Avcı
Savaşçı-Büyücü olabilir.

Enerjiye sahip bireylerin element kullanma ihtimali vardır. Bu elementler:

Ateş
Hava
Su
Toprak

Nadir de olsa bazı kişilerin özel güçleri vardır. Bu özel güçler:

Işık
Karanlık
Yıldırım
Lav

Özel güçleri olan kişiler için özel tarikatlar vardır. Bu özel tarikatlar:

Cennetin Merhameti / Işık
Gecenin Katilleri / Karanlık
Gökyüzü Efendileri / Yıldırım
Yeryüzü Efendileri / Lav

Seviye sistemi şöyledir:

1. Seviye
2. Seviye
3. Seviye
4. Seviye
5. Seviye
6. Seviye
7. Seviye
8. Seviye
9. Seviye
10. Seviye
11. Seviye
12. Seviye
13. Seviye
14. Seviye
15. Seviye
16. Seviye
17. Seviye
18. Seviye
19. Seviye
20. Seviye
İmparator Seviyesi
Yeryüzü Seviyesi
Gökyüzü Seviyesi
İlah Seviyesi
------ Seviyesi

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Altı yaşındaki çocuk kitabı okurken gram heyecanlanmamıştı. İçindeki dürtü kendisinin çok güçlü olacağını fısıldıyordu. Annesine, tüccar babasına dahil kimseye sevgi barındırmıyordu. Kimseyi sevmiyordu. Şuan güçsüz olduğu için biri ona birşey dediği için yapmak zorunluluğu vardı.

O sırada kendine bir amaç edindi. En güçlü oluncaya kadar durmayacaktı. Annesinde ve babasında enerji bulunmuyordu. Annesi sıradan bir kadın, babası ise sıradan bir adamdı. Yıllık beş altın ile ailesi rahat rahat geçiniyordu. Bir soylu veya zengin değillerdi. Tamamen sıradan aileydiler.

Altı yaşındaki ve kitap okuyan çocuğun ismi Yaguro'o. Sıradan bir aileyi sıradışı yapan bir kişiydi. Doğduğu günden beri ailesine gariplikler yaşatıyordu.

Yaguro'o'nun gözlerinin rengi beyaz, göz akı beyaz, sadece gözünde siyah bir nokta var. Uzaktan bakınca sanki gözleri yokmuş izlenimi veriyordu. Fiziksel olarak yaşıtlarından güçlüydü. Her gün tüccar babasının yanına giderken, savaşçı okulunun önünden geçiyordu. Onların yaptığı fiziksel hareketleri ezberleyip evinin bahçesinde yapmaya başlamıştı. Sabah-Öğle-Akşam her öğünde on şınav on mekik on barfiks çekiyordu.

Gözlerinin beyaz olması dolayısıyla yaşıtları ondan korkuyordu. Siyah saçları, esmer teni vardı. Boyu yaşıtlarına göre uzun, kilosu yaşıtları gibiydi. Dikkat çekmeyen burnu vardı. Yüzü her zaman asık ve mutsuzdu. Güldüğü anlar ise nadirdi.

Bugün babasının yanına tekrar gitmeliydi. Krallığın okuluna kayıt olacağını söyleyecekti. Artık babasının kendisine karışamayacağını düşünüyordu. Nomui ülkesinde kimse bir şey için kısıtlanamazdı. Herkes özgürdü. Tabii, köleler dışında.

Yaguro'o, babasının yanına giderken savaşçı okulunun yanında durdu. İçeriye baktı. Gerçekten de güzeldi. O sırada içeride sadece oturan bir öğrenci vardı. Sanırım meditasyon yapmaktaydı. Sessizce yanına gitti.

"Selam. Ben Yaguro'o." Yaguro'o konuştu. Karşısındaki öğrenci en fazla 11 yaşında olmalıydı. Öğrenci hiç oralı olmamıştı. "Hayatta iki şeyi sevmem. Birincisi sözümü tekrar etmek. İkincisi hayatın kendisini sevmem. Sözümü tekrarlatma." Sesi her zaman olduğu gibi soğuk çıkmıştı.
"Kim benimle böyle konuşabilir? Üstelik kimsenin beni rahatsız etmemesine dair emir vermişken!?" Genç çocuk düşündü.

Gözlerini bir anda açtı. Tam bağıracakken çocuğun gözlerini gördü. Gözleri neredeyse bembeyazdı. Bir kaç saniyeliğine tereddüte düştü. Ancak bir soylu olduğu ve babası Nomui Ülkesinin ileri gelen tüccarlarından biri olduğu için sakin, sinirli ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Sen kim oluyorsun da benimle konuşma cüreti gösteriyorsun? Benimle tehdit eder biçimde konuşuyorsun? Ben Zuwedki Lofiru. Nomui ülkesinin Baş Tüccarları Lofiru hanedanındanım. Seni burda bayıltmıyorsam güçsüz ufak velet olduğun içindir." Zuwedki konuştu.

"Kim olduğumu söyledim zaten. Sen burda napıyorsun? Burası antrenman alanı değil mi? Neden kılıç savurmuyorsunda meditasyon yapıyorsun?" Yaguro'o alakasızca soru sordu. İçindeki bir ses ona, karşısındakinden korkmamasını söylüyordu.

"Çok biliyorsun velet. Gel o zaman düello yapalım. Kılıç savurmayınca birşey kaybediliyor mu göstereyim sana." Zuwedki alaylı bir ses ile konuştu.

Yaguro'o bütün ciddiyetiyle "Tamam. Kazanırsam bana ne vericeksin?" sordu.

Aslında Yaguro'o hiçbir teknik veya özellik bilmiyordu. Ama içindeki ses "Bana güven. Bana güvenirsen istediğin herşeyi elde edebilirsin." diyordu.

Yaguro'o ve Zuwedki karşı karşıya geçti. Normalde Zuwedki, veledin kaçacağını sanmıştı. Şaşkın ama belli etmiyordu.

Zuwedki on iki yaşında üçüncü seviye savaşçıydı. Dahi değildi ama dahilerden sonra ismi geliyordu. Dahilerin hemen arkasındaydı. Hergün çok çalışıyordu. Daha önce sadece iki defa düello yapmış. İkisini kazanmıştı. Fakat bir hafta ayağa kalkamamıştı.

"Başla!!" Zuwedki konuştu. Bütün hızıyla Yaguro'o'ya doğru koşuyordu. İşini iki yumrukta bitirecekti. O sırada okuldaki diğer öğrenciler yavaştan toplanmaya başlamış, daire oluşturmuşlardı. Yaguro'o öylece sabit duruyordu. Zuwedki bu durumda biraz tedirgin olsada tereddüte düşmedi. Tam Yaguro'o'nun yüzüne yumruk atacakken boğazında bir el hissetti. Şok olmuştu.
"Bir çocuk bunu nasıl yapabilir? Kim o? Yaguro'o mu? İsmini hiç duymadım ama?" Zuwedki düşündü.
Yaguro'o'nun gözlerine baktığında siyah beyaz dalgalanmalar oluyordu. Siyah göz noktasından bir siyah dalga bir beyaz dalga oluşuyordu. Yaguro'o elini bile kıpırdatmamıştı.

Etrafına biraz daha bakınca, kendisini tutan elin sahibini gördü. Bu adam, ustası Jomin idi.

"Zuwedki! Kendinden beş yaş küçüklerle mi kavgaya tutuşuyorsun? Bu nasıl bir... Seninle sonra konuşcaz." Yaguro'o'ya döndü. "Kaybol velet!!" Jomin bağırdı.

Yaguro'o sinirlenmişti. İşte bu yüzden güçlenmesi lazımdı. İstediğini yapacak. Kimse birşey diyemeyecekti. Babasının yanına doğru yola koyuldu. Bu sefer kesindi. Yaşadığını ülkenin yani Nomui Krallığının en iyi okuluna gidemese bile yaşadığı şehrin, Kannodai şehrinin en iyi okuluna girecekti.

Mülakatlar her sene bir defa yapılıyordu. Senede bir defa her şehrin bir yerinde mülakatlar yapılıyordu. Herkesin katılma hakkı vardı. Derecelerine göre okullara öğrenciler gönderiliyor, kendi aralarındaki turnuvaya göre okul değiştirilebiliyordu. Okullar arası yapılan turnuva üç ayda bir oluyordu.

Okulların dereceleri iyiden kötüye doğru
A
B
C
D
E
F
G

Şeklindeydi. Yaguro'o'nun az önce girdiği okul B seviyesindeki okuldu. Yani dahilerin bir altındaki okuldu. Oradan sağ salim çıktığı için kendini şanslı sayması gerekiyordu. Fakat bu Yaguro'o'nun umrumda değildi.

Senelik mükakat yarındı. Yaguro'o'da bu yüzden bugün babasının yanına gidiyordu. Artık zaman gelmişti. Enerjiye bile sahip olamayan ailesinden kurtulacaktı..

----•----•-----•-----•-----•----•

İyi kötü yorum bekliyorum. İlk fantastik hikayemdir. Umuyorum ki beğenmişsinizdir. Hatalarım elbet vardır. Olmasa garip kaçardı :)

Yaguro'oHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin