''Çocuk ne kadar da tecrübesizsin.'' Zfulho konuştu. Otuz iki dış sırıtarak iki elinin içini birbirine yapıştırdı...
Yaguro'o ne olacak diye düşünürken birkaç cızırtı sesi duydu. Tanıdık geliyordu bu ses. Daha önce duymuştu. Kaşları çatılmıştı. Konstantre olmuştu fakat tetikteydi. Her hangi bir taraftan saldırı gelecek diye beş duyu organına ve altıncı hissini sürekli kontrol ediyordu. Daha önce hiçbir savaşta bu kadar tedirgin olmamış ya da heyecanlanmamıştı.
Zfulho ile dövüşünde yeni yeni duygular tadıyordu. Alnındaki nemlilik toplanmış, bir damla ter oluşmuştu. Alnının ortasından burnuna doğru yol çizerek ilerliyordu. Küçük burnunun sonuna geldi. Ter damlası yerçekimine karşı direniyordu. Fakat dünyadaki en büyük kuvvet olan yer çekimine o ter damlası da direnemedi. Yere yavaşça düşmeye başladı.
Ter damlasının yerle buluştuğu anda cızırtı sesi yükseldi. Cazır cuzur sesler çıkıyordu. Yaguro'o bu sesi sonunda tanımıştı. Aniden ayağı kalktı. Toprağı kendine doğru siper etmek için enerjisini yönlendirmeye başlamıştı. Bir yandan da Zfulho'yu izliyordu. Bir saniyelik geçen zaman bir saat gibi geliyordu.
Sanki tanrılar onun bu anı iyi izlemesi için zamanı yavaşlatmış gibiydi. En azından Yaguro'o böyle düşünüyordu. Zfulho'nun bedeninden mavili beyazlı yıldırım çizgileri çıkıyordu. Zfulho birden patladı(!). Bedeninden yüklü miktarda yıldırım basınçla yayılmıştı. Hava kütlesi de ona doğru basınç yapıyordu. Yıldırım akımı hava dalgasıyla çarpıştı. Yaguro'o yıldırımlara karşı koyuyordu.
Sırtından terleri oluk oluk akıyordu. Sol elinden magma akması durmuş, kan akıyordu. Bedeninin kontrolünü kaybetmemek için kendini acıyla uyarıyordu. Parmakları avcunun derisini yırtmış, içerideki kaslara dayanmıştı. Alnındaki iki damar belli oluyordu. Nefes almayı unutmuş olmalıydı. Çünkü şah damarları patlayacağım dercesine şişmişti.
Üstün gelen taraf yıldırımlar olmuştu. Hava dalgasını geri götürüp, hava dalgalarıyla birlikte 360 derecelik açıyla etrafı yıkıma uğratmaya başlamıştı. Yaguro'o geçen ikinci saniyenin sonunda hiç bir şey yapamayacağını anlamıştı. Kahretsin bile diyemeden hava dalgası ve yıldırım akımlarıyla çarpıştı.
Anın şiddeti ile birlikte ayrıca az önceki olağanüstü basıncın etkisiyle arenanın duvarına çarpmış, yere bile düşememişti. Duvara sırtı gömülmüş, duvarda kalmıştı. Sırtındaki en az üç kemiğinin kırıldığını anlamıştı. Acısı o kadar fazlaydı. Bağırmak için mecali bile yoktu. Gözleri kapalı, başı aşağıya eğikti. Kendini salmıştı. Gözünden bir damla yaş düştü. Ardından ikincisi. Derken üçüncüsü... (Burda Yaguro'o'nun ağlamasını zihnimde canlandırınca duygulandım yav :D)
Hıçkırarak ağlıyordu. Şu anda fiziksel bir acı çekmiyordu. Psikolojik acı olan, dünyadaki en büyük acıyı çekiyordu. ''Neden?'' diye kendine söylendi. Karşısından adım sesleri geliyordu. Kafasını güçlükle kaldırıp ileriye baktı. Zfulho gülerek ona doğru geliyordu. ''Daha bitmedi.'' dedi Zfulho.
Hızlı bir şekilde Yaguro'o'nun önüne geldi. Yakasından çekip duvardan çıkardı. ''Yeni başladık çocuk!'' Sadistçe güldü. Yakasından kaldırdığı gibi yukarıya fırlattı. Ardından kendisi zıpladı. İkiside havadayken Zfulho kendini gerdi. Sağlam bir yumruk savurdu. Tam isabetle burnuna oturtmuştu. Yaguro'o geriye doğru hızla uçmaya başladı. Arena duvarlarına çarpmasına az kala Zfulho, Yaguro'o'nun arkasında belirdi. Bel kemiklerine doğru sağ bacağına yüksek miktarda enerji gönderip tekmesini attı.
Yaguro'o göbeği havayı yararken gözlerinden yaşlar akıyordu. Kolları sanki ona ait değilmiş gibi savrulurcasına geride kalmıştı. Aynı şekilde bacaklarıda öyleydi. Arenanın zeminine yüz üstü sertçe düştü. Burnu kırıldığı için burnundan nefes alamıyordu. Ağzı toprakla bütünleşmişti. Ağzından ve burnundan kanlar akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaguro'o
FantasiaNasıl pişman olacağınızı sadece sizler belirleyebilirsiniz.. Her zaman bir seçenek daha vardır değil mi? Sonuç belli fakat ilerlediğiniz yolu siz seçeceksiniz. Sonuç ise pişmanlık, Yoldaşlar.. O halde; Bu kapağı okuyup geçtiğinizde...