Kitap 1: Filizlenen Kötülük / Bölüm 47

2.2K 208 49
                                    

       Fakat gördükleri şey karşısında merakları gitmiş, bugün içinde yüzlerce şaşkınlıklarına birer tane eklemişlerdi. Feraok’un çenesi bir kere daha düşmüştü. Koute’nin gözleri patlayacak dereceye gelmiş, Mundo hayretlet bakıyor, Kalyus şok içinde yere çökmüş, Yunloa bayılmamak için kendini tutuyor, İlir ise dili tutulmuş gibi sürekli aynı kelimeleri tekrarlıyordu.

      ‘’Bu-BU-BU-BU…!!’’

     Şaşkınlık ve şoktan dolayı kimse konuşamıyordu. Yaguro’o bile şaşırmış ama daha çok mest olmuştu. Karşısındaki gördüğü şey resmen bu dünyaya ait olmamalıydı. O kadar güzel, zarif ve asaletliydi ki, bu gezegende bile bulunmamalıydı.

      Herkesin şaşkınlığının sebebi ise, Qudve’nin geçirdiği değişimdi. Qudve’nin metalimli pulları gitmiş, yerine beyaz-kırmızı-siyah pullar gelmişti. Siyah pulları, burnunun iki deliğinin arasındaki boşluktan başlıyor, iki gözünün arasından geçip sırtının ortasından doğru devam edip kuyruğunda son buluyordu.

       Şaşırtıcı noktalardan biri ise, Qudve’nin kuyruğunun sıradan bir kuyruk olmayışıydı. Kuyruğunun ucu, Çift başlı mızrak Ogruo’nun üç sivri dikenin aynısıydı. Yani kuyruğunda üç adet sivri diken vardı. Ogruo’nun keskin uçlarının aynısıydı. Kuyruğunun ucundaki dikenlerin üçüde kan kırmızısı rengine sahipti.

        Qudve’nin kırmızı pulları ise karnının altından doğru başlıyor ve sırtındaki siyah pullara kadar uzanıyordu. Fakat ara ara kırmızı pullar vardı. Tıpkı bir zindan misaliydi. Uzun ince bir kan kırmızısı pullar, hemen yanında tertemiz gözüken beyaz pullar, sonra tekrar kırmızı uzun ince pullar ve yine tekrar beyaz pullar…

       Qudve o kadar ihtişamlı gözüküyordu ki, en azılı ejderha avcıları bile onu öldürmekte tereddüt edebilirdi. Qudve’nin iri cüssesi daha da irileşmiş, bedeninin büyüklüğü dört katına çıkmıştı. Gözlerinin arasındaki boşluğun biraz üstünde unicorn tarzı tek boynuzu vardı. Boynuzu simsiyahtı. Unicorn gibi tek boynuzu ona ayrı bir hava katmıştı.

      ‘’Ejderha Kralı ile aynı büyüklükte bedene sahip artık..’’ Koute şaşkınlıkla konuştu.

        Kanatları o kadar büyüktü ki, kalenin avlusunun büyük bir kısmını kaplamıştı. Kanatlarının üstü bembeyaz, kanatlarının altı ise kan kırmızısı rengindeydi. O kadar ihtişamlıydı ki etkilenmemek elde değildi.

      ‘’Onu geçtim, Mombou’nun kocaman cüssesine bile yaklaşmış sayılır…’’ Feraok, gözlerini Qudve’den ayırmadan konuştu. Qudve’nin gözleri hala kapalıydı. Kocaman burnun deliklerinden derin ve sert fakat yavaş nefesler alıp veriyordu. Aradan geçen beş dakika sonra Qudve aniden hızlı bir hareketle gözlerini açtı.

         Sadece Yaguro’o’ya bakıyordu. Yaguro’o ile direk göz teması kurmuştu bile. Yaguro’o, Qudve’nin gözlerine bakınca bir kere daha hayran kaldı. Turuncu gözleri bile gitmişti. Yerine başka bir gözler gelmişti. Qudve mükemmel bir evrim geçirmişti.

       Gözlerinin kendi rengi beyaz, ortasında simsiyah bir göz noktası, göz noktasından başlayan ve gözbebeğinin sınırına kadar giden siyah dikenler vardı. Gözbebeğinden başlayan siyah çizgi, beyaz göz rengi, tekrar siyah çizgi, beyaz göz rengi. Bu da sıralı biçimde devam ediyordu.

        Gözlerinin akı beyaz olması gerekirken koyu kırmızı renge sahipti. Gözleri, Şeytan Ejderhası gibiydi. Bir o kadar korkutucu, bir o kadar da etkileyici.. ‘’Efendi Yaguro’o, bana bahşettiğiniz güç için size bir kez daha minnetarım.’’ Qudve konuştu.

Yaguro'oHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin