Yaguro'o

Kitap 1: Filizlenen Kötülük / Bölüm 20

Yaguro'o kararını vermişti. Mundo'ya baktı. Boğazından sıkıca tutuluyordu. Mundo bu durumda hiçbir şey yapamadan acı içinde ölecekti. ''Senin intikamını sonra alırım.'' diye fısıldadı. Yaguro'o bütün enerjisini kullanıp, Karanlık Güç sayesinde Uzay-Zaman tekniğini kullanarak kendisini turnuva alanına ışınladı. Turnuva alanından başa bir yere ışınlanamazdı. Çünkü en iyi burayı izlemiş ve hatırlıyordu. Ayrıca enerjisi sadece bu kadar uzaklığa ışınlamasına yetiyordu.

Bu Uzay-Zaman Tekniği, daha önce kişinin gördüğü yeri hayal edip enerjisini harcamasıyla yapılabiliyordu. Tabii, tekniğin ince ayrıntılarını öğretecek bir usta olmak zorundaydı. Turnuva alanında kıç üstü oturup uzandı. Bütün enerjisi bitmişti. ''Lanet Pjocze. Nerelerdesin? En ihtiyacım olduğu anda yoksun.!!'' Yaguro'o alanda kendi kendine bağırdı. Yaguro'o o sırada düşünürken, ne kadar da güçsüz olduğunu fark etti. Evet birkaç başarılı dövüş yapmıştı. Ve hiçbir zarar gelmeden savaşlardan galip ayrılması Yaguro'o'nun burnunu(!) kaldırmıştı.

Etrafına tekrar bakındı. O uzun kuleyi görünce oraya gitmeye karar verdi. Mundo'nun başına ne gelmişti, umrunda değildi. Şuan tek sıkıntısı yeni bir adam bulmaktı. Fakat Mundo'ya gerçekten alışmıştı. Onunla birlikte gerçekten iyi işler başarmıştı. Yine de kendi canını kurtarmak, daha önemliydi. Daha önce kimseye bahsetmemişti ancak Yaguro'o da kendisinin ''Vaad edilen Karanlık Efendisi'' olduğuna inanıyordu. Kaderinde karanlığın efendisi yok ise, kaderi değiştirecekti. Gerekirse Tanrıları öldürmeye göz koyabilirdi.

''Bu halinle mi?'' Yaguro'o kendi kendine konuştu. ''Cidden, arkamda ilk, tek ve en iyi arkadaşımı bırakıyorum. Ama tanrı öldürmeyi hedefliyorum. Kahretsin!!'' Yaguro'o, pişman olmamıştı. Kendine de pişman olamadığı için kızıyordu. ''Neyse, Usta Koute'nin çağırdığı binaya gideyim.'' dedi. Ve yola koyuldu.

Yaguro'o ağır adımlarla kuleye doğru giderken, bir yandan düşünüyordu. O adam kendisini nasıl ezici bir üstünlükle yenmişti? Adamı görememişti bile.. Büyük ihtimalle avcıydı ve gerçekten iyi bir avcıydı. Gecenin Katilleri binasına ulaştığında, kapıdaki muhafızlar Yaguro'o'yu görünce yoldan çekildiler. Yaguro'o içeri girecekken, ''Şuan bu binada en yetkili kim varsa, beni ona götür.'' dedi. Muhafız, cevap vermeden kapıdaki yerinden ayrılıp içeri girdi. Yaguro'o takibe koyuldu.

Karanlık bir holden geçiyorlardı. Holde bir çok kapı vardı. Yaguro'o, odalarda -ya da kapının ardında ne varsa- merak ettiği için kapıların olduğu tarafa bakarak yürüyordu. Önündeki muhafız durunca kendine ani bir frenledi. Muhafızın beline istemsizce kafa atmaktan son anda kurtulmuştu. ''Efendi Veakr, bir ziyaretçiniz var. Vaad edil-'' Muhafız duraksayıp cümlesini toparlayınca tekrar konuştu. ''Yaguro'o adlı dostumuz. Sizi ziyaret etmek istiyor. Bekletelim mi yoksa, odanıza girmesine izniniz var mı?'' Muhafız kapalı kapının ardından konuşuyordu.

Kapının arkasından ''Gönder içeri gelsin. Belki bana yardımcı olur.'' Veakr konuştu. Muhafız kapıyı açmak için elini uzatmadı. ''Ben gidince, kapıyı açarak içeri gir dostum.'' dedi ve gitti. Yaguro'o kapıyı açtığında acıyla inleme sesi duydu. Yüksek ihtimalle biri işkence görüyordu -henüz 7 yaşında olduğu için bizim gibi fesatlık şuan onda yok :D- Tamamen içeri girdiğinde, tahmin ettiği gibi bir adam işkence görüyordu. Adamın üstünde sadece peştamal gibi cinsel bölgeyi kapatan çarçaf vardı. Etrafında ise siyah beyaz üniforma benzeri kıyafet vardı. Yaguro'o dikkatli bakınca bu kıyafetin, beş dakika önce kendisine saldıranlarda da olduğunu anlamıştı. Ani bir sinirle koşarak adama yumruk attı. Adamın eli kolu bağlı olduğu için sadece ağzındaki kanı tükürmekle yetindi.

''Veakr, bu adam kim?'' Yaguro'o yaş farkını umursamadan adama ismiyle hitap etmişti. Fakat bu Veakr'da bir değişiklik yaratmamıştı. ''Bugün bizi gözetleyen Yiang Tarikatından biri. Şehrin çıkışlarında duruyorlardı. Ayrıca birkaç tanesi bizim merkez binamızın etrafında cirit atıyordu resmen.'' Veakr konuştu.