Surların dibinde binlere yakın miktarda büyülü yaratık cesetleri vardı!! Hepsinin ağzından şu kelimeler döküldü:
''Bunu hangi canavar yapabilir!!??''
Bütün surdaki nöbet tutan muhafız askerler şaşkınlık içindeydi. Aradan geçen on beş dakika sonra üst düzey muhafızlar ve muhafız başları gelmişti. Gelen muhafız başlarının içinde Urotsu'da vardı.
Güney surlarından sorumlu olan altı muhafız başının hepsi gelmişti. Aralarından biri, ''Nöbetçi muhafızlar! Yetkili olmayan askerler ve geri kalan kim var ise surlardan insin.'' dedi. Daha sonra bir arada duran beş muhafıza, ''Siz! Büyülü Yaratık cesetlerinin yanına inin ve neler olduğunu anlamak için göz gezdirin.'' diyip muhafız başlarına döndü.
''Bu ne demek?'' diye diğer arkadaşlarına sordu. Aralarında en yaşlı olan oydu. Hepsinin rütbesi aynı olsa da yaşından dolayı söz hakkı çoğunlukla ondaydı. Urotsu, söz almak istediğini vurgularcasına yaşlı adamın gözünün içine bakıyordu. Yaşlı adam tecrübelerinden doğru bunu anlayarak, ''Konuş, Genç Efendi Urotsu.'' dedi.
''Kıdemli Kuno, böyle bir olay yaşanması milyonlar dahilinde sıfır. Benim tahminimce, birkaç insan Wetsu Ormanı'nın sonuna gidip şu portal efsanesini denemek amacıyla yola çıktılar ve portali gördüler. Fakat bu haddini bilmezlik yüzünden, Tanrılar onlara kızıp bize ders olması için böyle bir patlama yarattı. Başka bir açıklaması yok.'' Urotsu konuştu. Zekasını konuşturmuştu.
Derin bir nefes çekti. Tekrar birşeyler söyleyeceği anlaşılıyordu. ''Bu, Tanrıların bize bir mesajı. Eğer haddimize olmayan yola çıkarsak gereken dersimizi vereceğini söylüyorlar. Yakın zamanda krallıklara haber salıp insanların 7. Halkadan öteye gitmemeleri konusunda uyarmalıyız. Belki 7. Halkaya kadar gidebilecek fazla insan yok fakat, yine de söylemeliyiz. Tabii bu da benim fikrim..'' Urotsu sözlerini bitirmişti.
Geçen iki buçuk yılda deliler gibi eğitim yaparken, krallık sarayının içlerinde vakit geçirmiş, kütüphanelerden strateji, savaş, savunma, ve teknikler gibi kitapları okumuş ve bitirmişti. Genç olduğundan dolayı kafası zehir gibi çalışıyordu. 11 yaşında bir çok kişiyi sollamıştı.
Çoğu kişi onun Gökyüzü Seviye olmasından çekiniyordu. Ama Urotsu, onları gücüyle korkutmak yerine onlara sevecen davranıyordu. Nomui Krallığı'nın başına gelmiş en iyi insanlardan biriydi. Düşmanı ise hiç denecek kadar yoktu. Mundo ve yanındakiler dışında düşmanı yoktu.
Kimse onu kıskanmıyordu çünkü o herkese elinden geldiğince yardımcı olmayı başarıyordu. Kuno kafasını yavaşça aşağı yukarı sallayarak Urotsu'yu onayladı.
''Haklısın Genç Efendi Urotsu. Peki bu büyülü yaratıkları ne yapmalıyız? O konuda da bir fikrin var mıdır?'' Kuno ağır sesiyle danışır biçimde sordu. Karşısındaki genç çocuğa değer verdiği için tecrübelenmesi ve sorumluluk sahibi biri yapmak istiyordu. Bu yüzden ona böyle kararlar bırakıyor ve söz hakkı veriyordu.
''Tanrılar bizi cezalandırırken ödüllendiriyor. Bizi uyardılar bizde bu uyarıya uyup, büyülü yaratıkları alacağız. Daha fazlasını istemeyip kendi halimizde devam edeceğiz. Ve tabii ki Tanrılara şükranlarımızı sunacağız..'' Urotsu bilge biçimde konuşunca Kuno'nun yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşmuştu.
''Öyleyse, başka bir şey eklemek isteyen var mı?'' Kuno sordu. Etrafındaki diğer dört muhafız başına baktı. Kimseden ses çıkmıyordu. Urotsu yine sağlam konuşmuştu.
''O zaman karar verilmiştir. Hadi iş başına. Bir kaçımız burda işleri kontrol edip düzeni sağlarken, diğerlerimiz üstlerimize ve krallığa haber vereceğiz. Tekrar görüşmek üzere..'' Kuno konuştu. Ardından kendi aralarında görev dağılımı yapıp işe koyuldular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaguro'o
FantasyNasıl pişman olacağınızı sadece sizler belirleyebilirsiniz.. Her zaman bir seçenek daha vardır değil mi? Sonuç belli fakat ilerlediğiniz yolu siz seçeceksiniz. Sonuç ise pişmanlık, Yoldaşlar.. O halde; Bu kapağı okuyup geçtiğinizde...