Urotsu, Toxuc’un komutunu duyduğunu savaşçılık gücünü son raddesine açtı. Bedeninden enerji sızıyordu. Bu enerji, turkuaz renginde oldukça sakin bir his veriyordu. Fakat şu an da saldırı çanlarını çalıyordu. Kerberato sakin ifadeyle beklerken Urotsu’nun kaşları sert biçimde çatılmıştı. Yaguro’o’ya olan hıncının bir nebzesini Kerberato’dan çıkaracaktı anlaşılan.
‘’Demek senin enerjinin rengi turkuaz ha.. Lanet olası Bu—‘’ Pjocze, kendi kendine konuştu. Yaguro’o ise Pjocze’nin bu dediklerinden hiç birini duymamıştı. Pjocze sinirlenmişti. Normalde Pjocze’yi sinirlendirmek hiç kolay olmazdı. Ancak bu sefer Pjocze o kadar sinirlenmişti ki, Yaguro’o’nun gözünde siyah beyaz dalgalanmalar oluyordu. Mundo da bu değişikliği fark etti.
‘’Yaguro’o iyi misin? Bir şeyin mi var?’’
‘’Hayır Mundo. Gayet iyiyim. Ne oldu?’’
‘’Gözünde siyah beyaz dalgalanmalar oluyor yine.’’
Yaguro’o, Mundo’nun sözlerini duyunca neler olduğunu az çok tahmin etmişti. Bozuntuya vermemek için, ‘’Bu kadar savaş görünce istemsizce heyecanlandım. Sen savaşı izle ve analiz yap. Ben biraz sakinleşeceğim.’’ dedi. Ardından gözlerini kapatıp lotus pozisyonuna geçti.
Pjocze’nin karanlık boyutuna geçmişti. Karanlık boyutuna girdiğinde her yer karanlıktı. Pjocze ortalıkta yoktu. Enerjisini boyuta salınca, hiçbir varlık sezememişti. ‘’Pjocze, nerdesin?’’ Yaguro’o boşluğa doğru seslendi.
Aradan beş nefeslik süre sonunda karanlığın içinde bir silüet belirdi. Kendi kendine konuşarak küfürler ediyordu. Yaguro’o sesi duyduğu anda tanımıştı. Sabırla ayakta duruyor, Pjocze’nin sakinleşmesini bekliyordu.
‘’Lanet olasılar! Bu sefer hepinizi mahvedeceğim!!’’
‘’Hey Pjocze! Neye sinirlendin bu kadar? Gözümde dalgalanmalara sebep olacak kadar enerjini salmışsın.’’
‘’Lanet olsun Yaguro’o. Ben üç yıl önce gittiğimde sana güçlenmen gerektiğini söylüyorum. Sen ise götü boklu Saklon’un Mızrağı Ogruo’nun peşine gidiyorsun! Çift başlı mızrak Ogruo’yu üç yılda bulman gerçekten takdire şayan. Ancak!! Güçlenmen konusunda seni çok uyardım! Ama se—‘’
‘’Eğer yeterince güçlenmezsem beni öldüreceğini söylemiştin.’’ Yaguro’o umursamazca konuştu. Sözlerinde ölümden korkmadığını vurguluyordu.
‘’Ölmek mi istiyorsun seni küçük piç!!??’’
‘’Pjocze, bu gidişle ters düşeceğiz. Bunu ikimizde istemeyiz. Öyle değil mi?’’ Yaguro’o, Pjocze’nin hararetli sesine rağmen, sesinin tonunu oldukça iyi ayarlıyor, sakinlikle konuşuyordu. Başka insanlara bu sakinlik ve durgun ses çok sinir bozucu gelebilirdi.
‘’Bana hala kendini kanıtlamadığını mı söylüyorsun yani?’’
‘’Biraz daha sabretmen gerektiğini söylüyorum.’’
‘’Olmadığım üç yılın, iki buçuk yıllık süresi boyunca senden hiç haber alamadım. Tüm dünyada olan bitenden haberim oldu fakat, sanki sen korunma bariyeri yapmışsın gibi senin olduğun alanın yüz kilometre ötesine yaklaşamadım! Bunu bana nasıl açıklayacaksın?’’
Yaguro’o, Pjocze’nin kendisine ulaşamamasının sebebini Saklon olarak tahmin etmişti. Saklon’un gücünün %1’i bile o kadar güçlüydü ki, çok güçlü gördüğü Pjocze bile yanına yaklaşamamıştı. Tanrı seviyesi gerçekten hayal bile edilemeyecek güçteydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaguro'o
FantasyNasıl pişman olacağınızı sadece sizler belirleyebilirsiniz.. Her zaman bir seçenek daha vardır değil mi? Sonuç belli fakat ilerlediğiniz yolu siz seçeceksiniz. Sonuç ise pişmanlık, Yoldaşlar.. O halde; Bu kapağı okuyup geçtiğinizde...