Tanrıça Formu

5K 345 56
                                    

5 gün... Amanda ve ordusunun köye gelip savaşmasından 5 gün geçmişti... Austen'in vurulmasından 5 gün geçmişti... Ece'nin sapa sağlam gelmesinden 5 gün geçmişti... Tanrıça Formuma geçmemden 5 gün geçmişti...

Aklım allak bullak hiç bir şey net değil Ece'nin gelmesine sevinsem mi? Austen'in 5 gündür komada yatmasına üzülsem mi? Ya da  Tanrıça Formum? Tekrar yapabilirmiydim? Her yaptığımda güçsüz düşüp bayılacak mıydım? Amanda ve ordusu neredeydi? Daha da önemlisi Abderusla nasıl iletişime geçebiliyorlardı?

Ben bile Sanderle iletişime zar zor geçebiliyorken onlar nasıl bu kadar kolay yapabiliyorlardı? Amanda nasıl bu kadar güçlüydü?

Ellerimle kafamın iki yanına bastırıp başımın ağrısına son vermek için biraz bekledim. Olmuyordu! Sinirle ellerimi saçlarıma geçirdim.

"Yeter artık yeter!" sesim sığınağın uzun koridorunda yankılanırken başımı sertçe toprak duvara vurdum. 

"Yeter bu kadar Tanrıça kendini 5 gündür yiyip bitirdin. Arkadaşlarınla 1 saattir seni arıyorduk!" Tepemde dikilmiş homurdanan Edward'ı takmayarak karşımda ki odanın camından bakmaya devam ettim. Austen o odadaydı yan oda da Ece vardı güçsüz düştüğü için iki gündür serum takılıyordu.

Edward en sonunda tepemde dikilmekten sıkılmış olacak ki yanımda ki tahta sandalyeye oturdu.

"Bak Asya. İyi gözükmüyorsun. Ayılır ayılmaz buraya geldin 4 gündür ne doğru düzgün yemek yiyorsun ne de uyuyorsun! Senin için endişeleniyoruz. Senin için endişeliniyorum." dedi. Cevap veremedim bende endişeleniyordum ikizler için Okan için Batu için ve en çokta Selim için buraya inmesi yasak her Ece'yi şu lanet odada gördüğünde kendinden geçiyor her yeri param parça ediyor ve onu ancak 6-7 kişi zar zor sakinleştiriyor. Hem onun için buradayım hem de Austen için Batu ve Okan kötü durumdalar Austen onların kardeşiydi ve ne kadar onu kovmuş olsalarda bu durumu yediremiyorlardı. İkizler zaten ayrı bir olay benim için kendilerine kızıyorlar neymiş 'Amandayı yenebilselermiş ben böyle olmazmışım!' hepsi onların suçuymuş! Benim yüzümden bir kaç kere kavga ettiler ama karışamadım. Ne yapacağımı kestiremedim. Bu yüzden her gün buradaydım ve hep aynı saatte de Edward gelir bana bir şeyler söyler ve kahvaltı tepsimi yanıma bırakıp giderdi.

Yine aynısı oldu uzun koridorda Edward'ın görüntüsü yok olurken yanımda ki tepsiyi kucağıma aldım. Recel, ekmek ve  yumurta hepsinden az az yiyerek tekrar yanımda ki sandalyeye koydum.

Bugünlük bu kadardı. Ayağa kalkarak uyuşmuş ayaklarımı bir iki kere sallayıp Austen'in bulunduğu odaya kısa bir bakış attım. Hala aynıydı bizi duyabiliyormuş ama uyanamıyormuş. Amanda'nın onu vurduğu silah zehirliymiş, Austen'in bedenine giren kurşun eğer dışarı çıkmasaydı daha da kötü olabilirmiş.

Kafamı iki yana sallayıp bu düşüncemi aklımdan attım. Hemen yan odaya doğru yürüyüp camdan kardeşime baktım. Birazdan uyanıcaktı ve yukarıda ki cadırımıza gelecekti. Yaşlı bilgenin dediğine göre saçlarının beyazlaması Hipontenüs denilen bir yaratık yüzündenmiş. Ece bir iki kez uyanıp bize bir şeyler, daha doğrusu yaşlı bilgeye bir şeyler anlattı. Hipontenüs canavarlarının Austenle özel bir bağı varmış. Ama tam olarak neler olduğunu bilmiyoruz.

Biraz daha öylece durduktan sonra enseme saplanan acıyla iki büklüm oldum. Bu Amandayla savaşırken de olmuştu ama bu kadar acımamıştı. Gözümden gelen göz yaşını silip acıyla doğruldum.

Bu acı Amandayla savaşımızdan sonra bir iki kere daha olmuştu ve her enseme bakmamda veya dokunmamda acı yok oluyordu. Büyük bir umutla sağ elimle acının olduğu yere dokundum dokunduğum yer şişmişti ve dokunmamdan dolayı biraz daha acımıştı. Göz yaşlarımı tutmayı bırakıp kendimi yere attım. Ağzımdan kaçan inlemeler güçlenip yeri sallamaya başlayınca bir kaç kişinin başımda toplandığını hissetmiştim ama daha ne olduğunu anlayamdan gözlerim tekrar ve tekrar kararmıştı.

Son Element Tanrıçası [ Yeniden Doğuş 1-2 ] #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin