Suç Benim!

5.2K 435 142
                                    

ASYA***

"Okan saat."

"2 saat 45 dakika 25 saniye..."

Kafamla kısaca onaylayıp yürümeye devam ettim... Ece kaçıralı 2 saat 45 dakika 34 saniye olmuştu ve zaman geçtikçe kendimi daha çok öldüresim geliyor Okan ve Batu sağa Erica ve Auro sola bakarken ben Selimle dümdüz gidiyorduk bur şey bulma umuduyla bir şeyde diyemiyorum ki Selim'e şuraya bakalım su tarafa gidelim zaten ne bok varsa benim içimdeki hissi dinlememden dolayı oldu! Bir daha dinlemeyecektim o lanet sesi! Hepsi onun yüzünden oldu niye onları karanlık saçma salak bir ormana soktuysam!

"Asya bak! Ece'nin tişortünün parçası!" Düşüncelerimden Selim'in sesiyle sıyrılıp elinde ki tişört parçasını aldım evet bu onun tişortünün parçasıydı! Gözümde ki sevinç göz yaşlarını silip diğerlerine haber vermek için koşarak Eceyi kaçırdıkları alana geldik diğerleri de zaten somurtup oturmuşlardı Selim benden önce davranıp "Ece'nin tişortünün parçası bu şu tarafta bulduk hadi gidelim!" Herkes bir umut ayağa kalkıp tişortün parçasını bulduğumuz yere ilerledik içimde bir sevinç olması gerekiyordu az biraz umut ama yoktu... Neden yoktu?

ECE***

Kafamda ki inanılmaz açıyla yarım yamalak kafamı kaldırdım görüşüm net değildi hatta görüşüm yoktu etraf çok karanlık ve ben bulanık görüyordum etrafta da iğrenç bir koku vardı bu kokuyu daha çözememişken bir hareketlilik oldu refleks olarak geriye kaydım ani refleksim sayesinde acısı hafif olan sırtım büyük bir kayayla buluşmuştu ses çıkarmamak için dudaklarımı dişleyip kollarımı birbirine dolayıp büzüştüm beni kaçıranlar her neyse pis ve tüylüydüler en son Selim'in elini tutuyordum ama beynim komutlarıma uymayıp beni başka bir yere sürüklemeye başlamıştı istemsiz olarak ormanın içine giriyordum ses dahi çıkaramıyordum oysa ki ağaçların dallarına çarpmaktan kollarım ve bacaklarım kanamıştı ve sonrası yoktu. Sadece dua ediyordum Asya'nın ve Selim'in beni cabuk bulması için yoksa burada bu kokudan ölebilirdim!

ASYA***

Ormanda dümdüz ilerliyorduk ve hala bir ipucu yoktu (ipsonu da yoktu iyy ne kadar iğrençim )

Bir kaç ağaç daha geçtik her yere bakıyorduk ama o kumaşı bulduktan sonra bir kaç ayak izi dışında bir şey bulamamıştık iyice ümidimi kaybediyorum korkuyorum da ona bir şey olursa kesinlikle yaşayamam düşüncelerimi kuş sesiyle bölündü bu anka kuşunun sesiydi ağaçların tepelerinden kanat çırpma sesi rahat duyuluyor.

"Çabuk saklanın tepemizde anka sürüsü uçuyor!" Okan'ın bağırmasıyla en yakın ağaca yaslandım diğerleri de çalılıklarda gizlenmişti Selim hariç o hala yürümeye devam ediyordu. Selim'e doğru koşup bir çalılığın arkasına geçtim. "Lanet olsun! Napıyorsun kendini mi öldürteceksin?!"

"Evet lan evet Ece yok! Yok işte kaç saattir gidiyoruz ve ondan uzaklaşıyor muyuz, yoksa ona yaklaşıyor muyuz? Bilmiyorum ve delirmek üzereyim! Evet Asya kendimi öldürteceğim!" Selim içinde ne varsa adeta kusmuştu oda biliyordu benim suçumdu Ece'nin şuan yanımızda olmaması benim suçumdu Selim'in yanağından akan yaşları silip "Senin suçun değil ki kendini öldürtesin bütün suç benim!" Çantamı yere fırlatıp ağaçlardan uzak Ankaların beni görebileceği en açık alana doğru koştum arkamdan gelen ayak seslerini vr bağırışmaları dinlemeyip açık alana geçtim.

"Hey! Buradayım hadi! Lanet kuşlar gelin ve beni alın!" (koca istiyom gel beni al! Yazar manyadı!)

Bir kaç anka kafasını eğip bana bakarken bir tanesi bana doğru gelmeye başlamıştı bile evet işte sonum! Demek sonum böyle olucakmış?

Kollarımı açıp ankayı bekledim bir süre sonra belimde ki keskin açıyla inleyip az da olsa gözlerimi açtım anka pencelerini belime geçirmişti ve ağlıyorum kendi canım için değil arkamdan gelen arkadaşlarım için onları da diğer Ankalar görmüş olucak ki ankalar onları da pençelerinin arasına almıştı demek sonumuz bu lanet ormanda bu kuşlar tarafında olucakmış... Daha fazla gözlerimi açamıyordum arkadaşlarıma son bir kez daha bakıp gözlerimi sonsuzluğa kapattım...

ECE***

Boynumda ki ve bacaklarımda ki kollarla iğrenç uykumdan uyandım biri beni taşıyordu ve istemesemde galiba beni taşıyan beni kaçıran pis kokan yaratıktı gözlerimi açamıyordum aslında açmakta istemiyorum kim bilir nasıl iğrenç bir tiptir?

"Kızı neden getirdi!" yüksek seste küktemeyle olduğum yerde sıçradım bunlar konuşabiliyor?!

"Yaralarına bakarken fark ettim rüyasında Tanrıçamızı görüyordu..." Oha lan bildiğin türkçe konuşuyorlardı ve Tanrıça derken de büyük ihtimal Asyadan bahsediyordu bir an sevinçle gözlerimi açmak istedim ama yine açamadım.

"Tanrıçamızı nasıl tanır! Biz şimdi ne yapıcaz! Tanrıçaya ne deriz?" ilk başta kükreyen ses kedi olmuş miyavlıyordu galiba beni kaçırdıkları için pişmanlardı ve belki de beni bırakacaklardı?

"Bilmiyorum. Ama Tanrıça bizi bulursa çok kızacak!" evet size çok kızıcak evet işte bu be! Buradan kurtuluyorum da ben ne konuşa biliyorum nede hareket edebiliyorum?

"Tanrıça bu kızın dostuysa eğer kızın ruhunu emmemize tabi ki de kızıcak!" lanet olsun ruhumumu emmişler nasıl emmişler?!

"Kızı şuraya yatırın kanını depolamıştınız bana onu getirin." Bu ses fazla tanıdık geliyor sanki tanıdığım bir sesti...

"Tabi ki kralım hemen." Sesin kime ait olduğunu düşünürken bir yere yatırılmıştım güneş ışığı tenimi delip geçiyordu ve burnuma temiz hava geliyordu o lanet mağramsı yerde değildim. Mutluydum ama bunu yansıtamıyordum hatta hiçbir şey yapamıyorum bu lanet durumuma üzülüpte ağlayamıyorum bile biraz daha salak salak düşünürken kolumda ki sızıyla afalladım sıvı içime dolarken biraz daha iyiydim, bir kaç dakika sonra Kral dedikleri kişi diğer koluma geçip aynı işlemi yaptı bu sefer güneşi tam anlamıyla hissedebiliyordum. Burnumdan derin bir nefes aldım.

"Kralım nefes aldı." doğrusu bunun farkında bile değildim uyandığımdan beri nefes almıyordum! Çiğerlerim için daha derin bir nefes aldım sonuç öksürük krizi! Tüylü eller kafamı kaldırıp ökdürmeme yardımcı oldu galiba bu pis kokulular o kadar da kötü değiller. Tabi ruhumu emmeleri dışında.

"Kralım saçları?" Kızıllarım?

"Yapabileceğimiz bir şey yok ruhunu emerken bütün hayat enerjisini de emmişsiniz onun hayat enerjisi saçlarının kızıllığıydı kızılları artık yok." gözümden zar zor bir damla yaş aktı kızıllarım yok da nedemek saçlarımı hissediyordum! Gözlerimi bir kez daha açmayı denedim zar zor açılmıştı ama her şey bulanıktı lanet olsun! Ellerimi hareket ettirdim bu sefer saçlarıma dokunmak istiyordum o güzelim kızılları görmek istiyordum ama sadece istiyordum iki tüylü el ellerimi kavrayıp bir şeyle bağlamıştı bu sefer daha da ağladım konuşmak istiyordum ama korkuyordum kızıllarıma bir şey olduğunu tekrar duymak istemiyorum!

"Korkma Ece saçların yerinde sadece biraz renkleri açıldı o kadar." ses kulağımın dibinden geliyordu ve bu ses nefret ettiğim birinin sesine benziyordu ağzımı yarım yamalak açıp ses tellerimi zorladım.

"Austen?.."

Nihaha nasılda bitirdim ama bölümü?

1) Austen Kral olarak döndü nasıl olucak acaba?

2) Asya ve ekibi ne durumda olucak acaba?

Not: arkadaşlar yorumları lütfen düzgün atalım her kelime bir yorum olmasın ben sizin yorumlarını okuyunca mutlu oluyorum güzel yorumlar yazabilesiniz diye yorum sınırını azaltıyorum.

40+ beğeni ( beğeniyi düşürmüyorum çünkü 30 beğeni hemen oluyor ve yazamıyorum) 30+ yorum

Sizi seviyorum

Son Element Tanrıçası [ Yeniden Doğuş 1-2 ] #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin